19 Mayıs, Bugün “Atatürk’ü Anma” değil, “Atatürk’ü Anlama Günü” olmalı.
İstanbul’da “küçük olsun benim olsun” deyip saltanat sürmek varken niçin Samsun’a çıktığını…
Üniformasını niçin çıkarıp, bağımsızlık mücadelesini Milletin rütbesiz bir ferdi olarak başlattığını…
Niçin oturduğu yerden laf üretmek yerine Anadolu’da yanan çoban ateşlerini birleştirmek için yollara düştüğünü…
Niçin bozkırın ortasında Milletin Meclisini açtığını, her kararın Mecliste tartışarak alındığını…
O Mecliste lider sultasının, tek adamlığın asla olmadığını…
Geldikleri gibi giderler cümlesinin arkasındaki azmi ve Ankara’ya dayanmış düşmana Duatepe’den bakıp bir an bile yılgınlığa nasıl düşmediğini…
Niçin mandacılara itibar etmeyip daima Millete güvendiğini…
Niçin hep “halk” dediğini, halkçılık ilkesinin anlamını; vahşi kapitalizme karşı halkın refahını daima üstün tutan sosyal devletin özünün halkçılık olduğunu…
Niçin yurtta barış dünyada barış dediğini ve bu sayede nasıl bağımsızlığımızı koruyup çağdaşlaşma ve demokrasi yolculuğuna başladığımızı…
Niçin hayatta en hakiki yol gösterici ilimdir dediğini… Bunu anlamış olsaydık bugün dünyanın en gelişmiş ülkelerinden olacağımızı ve Soma Faciasının da gerçekleşmeyeceğini…
Köylü milletin efendisidir sözünü anlamış olsaydık maden ocaklarında üç kuruşa çalışmak zorunda kalan canlarımızın yer üstünde tarlalarında bahçelerinde çalışıp ailelerine bakabilme seçeneklerinin olacağını; maden ocaklarında çalışanların da seçenek sahibi kılındıkları için insan gibi şartlara kavuşacağını…
Adalet mülkün yani ülkenin temelidir sözünün ne anlama geldiğini… Savcılara niçin Cumhuriyet savcısı denildiğini…
Bağımsız tarafsız yargının vazgeçilmezliğini…
Özgürlüklerden korkmanın yersizliğini…
Niçin hukuk devrimi yaptığını…
Irkçılıktan mezhepçilikten uzak, herkesi eşit yurttaşlık paydasında buluşturan Atatürk Milliyetçiliğinin ne anlama geldiğini…
Askeri siyasetin dışına nasıl ve neden çıkardığını? Askeri vesayete niçin asla izin vermediğini…
Niçin Milli Eğitim ve Milli Savunma dediğini…
Daha Kurtuluş Savaşının ortasında Milli Eğitim seferberliği başlattığını…
Kadınların eşit yurttaşlığı için ne kadar kararlı bir mücadele yürüttüğünü ve bugün de kurtuluşun yolunun kadın erkek eşitliğinin gerçek anlamda sağlanmasından geçtiğini…
Kalpleri kırarak değil, kazanarak yürümenin, “birleşe birleşe büyüme”nin ne demek olduğunu…
Milletin hiçbir ferdini düşman ilan etmediğini…
Devrimciliğin slogan atmak değil, halk için halka beraber çağdaşlığa yürüme mücadelesi olduğunu…
Mucize yaratmanın tek formülünün ve sloganının çalışmak olduğunu…
Memleketin toprağına, ağacına, mavisine yeşiline sevdanın ne anlama geldiğini…
İslam dininin tertemiz özünü nasıl kavradığını ve din istirmarcılarının boyunduruğundan kurtarmak için nasıl mücadele verdiğini…
Atatürk’ü anlamış birinin “bunları biz biliyoruz, sen onlara anlat” demeyeceğini, çünkü Atatürkçülükte BİZ’in bütün bir Millet olduğunu, Vatanın ve Milletin bölünmez bütünlüğünü sağlamak için ayrıştırmaya körükle gitmek yerine kucaklaşma mücadelesi verilmesi gerektiğini…
Ve Cumhuriyeti niçin gençlere emanet ettiğini…..
19 Mayıs bizim için Atatürk’ü anlama ve anlatma günüdür. Soluk almaya devam ettiğimiz her gün, Türk Milleti’nin her ferdi için 19 Mayıs’tır.
Bayramımız kutlu olsun.
Metin Feyzioğlu