Kitaplarım…
Okuduklarım – 2024
Mahpus Arkadaşlarım, Hapishane Defterleri – Hanefi Avcı
Cumhuriyet’in Doğuşu, Kurtuluş ve Kuruluş Yılları – İlber Ortaylı
Okuduklarım – 2023
Kopukluk – Mete Güner
İyi Köpekler, Kötü Köpekler ve Kuzey Toprakları – Jack London, İngilizce Aslından Çeviren: Levent Cinemre
Bir Kuzey Macerası – Jack London, İngilizce Aslından Çeviren: Levent Cinemre
Denizler Altında Yirmi Bin Fersah – Jules Verne, Fransızca Aslından Çeviren: Berna Günen
The Five Dysfunction of a Team – Patrick Lencioni
John Barleycorn – Jack London, İngilizce Aslından Çeviren: Levent Cinemre
Buzullar Arasında Bir Kış – Jules Verne, Fransızca Aslından Çeviren: Alev Özgüner
Kızıl Veba – Jack London, İngilizce Aslından Çeviren: Levent Cinemre
Jack London neredeyse Covid’i tahmin etmiş ve birçok şehrin nüfus yoğunluğuna dair 100 yıl öncesinden doğru tahminlerde bulunmuş.
Bir Dilim Biftek – Jack London, İngilizce Aslından Çeviren: Levent Cinemre
Wilhelm Storitz’in Sırrı – Jules Verne, Fransızca Aslından Çeviren: Alev Özgüner
Okuduklarım – 2022
Accelerate: The Science of Lean Software and DevOps: Building and Scaling High Performing Technology Organizations – Nicole Forsgren, Jez Humble, Gene Kim
Kitap efsane başladı, biraz zayıf tamamladı.
Mutlu Prens – Bütün Masallar, Bütün Öyküler – Oscar Wilde, Çeviren: Roza Hakmen, Fatih Özgüven
Mutlu Prens hikayesi ile başladı. Kitabın başında aşk ve hüzünlü hikayeleri vardı, ortalarında eğlenceli hikayeler, sonunda ise Tanrı’ya ve insanın içindeki Tanrı’ya yazdığı öyküler bulunuyordu.
Team Topologies: Organizing Business and Technology Teams for Fast Flow
Kuvvetli başladı fakat şimdi o kadar kuvvetli gitmiyor, bitirince tümünü anlatacağım.
Lean Enterprise: How High Performance Organizations Innovate at Scale – Jez Humble, Joanne Molesky, Barry O’Reilly
Kibarlık Budalası – Moliere, Fransızca Aslından Çeviren: Berna Günen
Zengin Baba Fakir Baba – Robert T. Kiyosaki, Çeviren: Dilek Şendil
Metastaz 2: Cendere – Barış Terkoğlu, Barış Pehlivan
Hagakure: Saklı Yapraklar, Mücadele, Şeref ve Sadakat – Tsunetomo Yamamoto, Japonca Aslından Çeviren: Hüseyin Can Erkin
Fetö Borsası – Can Özçelik
Baronlar Savaşı, Zindaşti Olayı’nın Perde Arkası – Timur Soykan
Fahrenheit 451 – Ray Bradbury, Çeviren: Dost Körpe
Büyük Atatürk’ten Küçük Öyküler – Süleyman Bulut
Gölge Ordu – Sadat’ın Sır Perdesi Aralanıyor – Ersin Eroğlu, Caner Taşpınar
Atatürk – Yakup Kadri Karaosmanoğlu
Vurgun – Parsel Parsel 2 – Murat Ağırel
Pythagoras, Tanrının Çocuğu Olan Göklerden Başka Vatan Tanımaz – Turgut Özgüney
Sevme Sanatı, Bir Eylem Olarak Sevmek – Erich Fromm, Çeviren: Işıtan Gündüz
Okuduklarım – 2020
Pavlov’dan Günümüze Deneylerle Psikoloji – Adam Hart-Davis, Çeviri: Özge Yılmaz
Birbirinden güzel deneyler içeriyor. Zama zaman dönüp hatırlamak isteyenler için harika bir kitap. Bununla birlikte daha güzel bir çeviri yapılabilirdi, okuduğunuzu anlamadığınız bölümler var. Bu bölümler düzeltilirse daha da güzel bir kitap olur.
Anadolu Efsaneleri- Halikarnas BALIKÇISI
Okuduklarım – 2019
Atatürk, Bir Milletin Yeniden Doğuşu – Lord Kinross
1938 Harp Okulu Olayı ve Nazım Hikmet – A. Kadir
Köy Enstitüleri ve Ötesi – Mahmut Makal
Siz deyin Tevfik Fikret ben diyeyim Nazım Hikmet.
Cezaevinden Memet Fuat’a Mektuplar – Nazım Hikmet
Kitaba düştüm.
The Hitch Hiker’s Guide to Agile Coaching – Agile42 Coaches
Mürebbiye – Stefan Zweig, Çeviri: İlknur İgan
Biyolojik Saat, Belleğin ve Davranışların Evrimi – Ali Demirsoy
Davamız ve Müdafaamız – Sabiha, Zekeriya Sertel
Metastaz – Barış Pehlivan, Barış Terkoğlu
Venezuela’lı General Franscisco de Miranda’nın Türkiye Günlüğü – Hazırlayan ve Çeviren: Mehmet Necati Kutlu
Binbaşı Ersever’in İtirafları – Soner Yalçın
Davam – Hasan Ali Yücel
Karartma Geceleri – Rıfat Ilgaz
Dostluk Üzerine – Cicero, Latince Aslından Çeviren: C. Cengiz Çevik
Atatürk – Fabio L. Grassi, Çeviren: Eren Cendey
50.sayfada bırakmak zorunda kaldım. Çünkü Atatürk hakkındaki en temel şeylerde bilgisi olmadığını söylerken en bilinmez şeylerde kendi teorilerini üretiyor. Bu nasıl yazarlık? Şimdilik gereksiz bir kitap. Bunun yerine okunabilecek bir çok güzel kitap var.
Haluk’un Defteri – Tevfik Fikret
Kızlarını okutmayan millet, oğullarını manevi öksüzlüğe mahkum etmiş demektir; Hüsranına ağlasın!
Ecnebi Şerefin Doğuşu – Şeref Düzyatanlar
Eh işte dedirten bir kitap. Hikaye güzel üslubun iyileşmesi, gelişmesi gerekiyor.
Üç Ölüm – Tolstoy, Çeviri: Günay Çetao Kızılırmak
Holstomer, özellikle çok etkileyici. Hikayenin sonunda ağlayacaksınız. Diğer hikayeler: Çömlek Alyoșa, Balodan Sonra, Köyde Şarkılar, Üç Ölüm hikayeleridir.
Cimri – Moliere, Fransızca Aslından Çeviren : Sabahattin Eyüboğlu
Gargantua – Rabelais, Fransızca Aslından Çeviren : Sabahattin Eyüboğlu, Azra Erhat, Vedat Günyol
Șölen – Dostluk, Platon, Çevirenler : Sabahattin Eyüboğlu, Azra Erhat
Ermiş – Halil Cibran, Çeviren: Ayşe Berktay
Dönüşüm – Franz Kafka, Çeviren: Ahmet Cemal
Semerkant – Amin Maalouf, Çeviren: Esin Talu Çelikkan
Vatan Sağolsun – Aziz Nesin
Farklı kısa kısa hikayelerin bulunduğu kitap çoğu zaman komik bazen düşündürücü. 🙂
Making Work Visible, Exposing Theft to Optimize Work & Flow – Dominica DeGrandis
Anadolu Tanrıları – Halikarnas Balıkçısı
Mavi Sürgün – Halikarnas Balıkçısı
Saçma sapan kitaplara Nobel vereceklerine Halikarnas Balıkçısı’nı bir okusunlarda kitap nasıl yazılır görsünler. Şaka bir yana günümüzde birçok kitap sığlıktan okunmaz durumdayken Mavi Sürgün ilaç gibi geldi. Tabi okuttu kendini fakat aynı zamanda üzdü de, doğamıza verdiğimiz zararlardan dolayı.
Okuduklarım – 2018
Goethe, Bir Dehanın Romanı – Hasan Ali Yücel
“Sen yalnız dinginlik ve saflığını koru,
Fırtına istediği gibi homurdansın.
Sen kendini ne kadar insan hissedersen
O kadar tanrılara benzeyeceksin!..”
Goethe
Goethe adını hep duyduğum ama hakkındaki bilgimi derinleştirmediğim biriydi. Herkes tarafından beğenilen, anlatılan deha. Hasan Ali Yücel’in şaheseriyle sanki bir aşk başladı. Belki herkes biraz Goethe okumalı, hem kendini hem hayatını ve hayatının içindekileri sevmek için.
Kitap hakkında çok yoruma gerek yok, başladığınızda bırakamayacaksınız.
Demokles’in Kılıcı – Nazım Hikmet
32 yaşındayım ve ilk defa Nazım Hikmet okuyorum. Cahilliğimiz çok büyük fakat zararın neresinden dönersek kardır. Nazım’dan neden bu kadar korkulduğu, 18 yıl neden hapislerde süründürüldüğü dilini görünce anlıyorsunuz. Kalemi o kadar güçlü ki, hipnoz ediyor ve başınızı kitaptan kaldıramıyorsunuz.
Kitaptan bahsetmem gerekirse. Demokles’in Kılıcı aslında 4 oyundan oluşan bir kitap. Oyunlar birbirinden ilginç, hayattan örnekler var ama felsefeyi de elden bırakmıyorlar. Kitaptaki oyunlar:
- İstasyon
- İnek
- Demokles’in Kılıcı
- Tartüf-59
Subay ve Komutan ile Söyleşi – Mustafa Kemal Atatürk
Bir önceki kitapta 32 yaşında Nazım’ı ilk defa okumamdan bahsettim. Şimdi düşününce 32 yaşında Atatürk’ü de ilk defa okuduğumu fark ettim. Biraz evvel hissettiğim cehalet daha da arttı. Eski Türkçe’de ya da orijinalinde kitabın adı “Zabit ve Kumandan ile Hasbihal”‘dir. Atatürk bu kitabı 1914 yılında arkadaşı Mehmet Nuri’nin kitabına cevap olarak yazmıştır. Mehmet Nuri 1913 yılında arkadaşlarına savaş düzeni, subayların sahip olması gereken özellikler gibi bir dizi konu hakkında seminerler vermiştir. Bu seminerlerde anlattıklarını bir kitap haline getirmiş ve yayınlamıştır. Arkadaşının bu çabasını takdir eden Atatürk 1914 yılında cevabını yazmıştır fakat savaş hali kitabı yayınlamak 1918 yılına kadar gecikmiştir. Birinci Dünya savaşı bitmiş, Osmanlı yenilmiş ve İstanbul işgal edilmiştir. Yurda haberler yaymak amacıyla Atatürk ve birkaç arkadaşı gazete çıkarırlar. Bu gazete de iki kitapta yayınlanır. Aradan uzun yıllar geçer, Atatürk vefat etmiştir, Hasan Ali Yücel onun vefatından sonra Milli Eğitim Bakanı olmuş ve 7 yıl 7 ay 7 gün bu görevini sürdürmüş ve istifa etmiştir. Sonrasında İş Bankası Kültür Yayınlarına danışmanlık vermeye başlamıştır. Ruşen Eşref Ünaydın’ın uyarısıyla Atatürk’ün kitabını hatırlar, günümüz Türkçesi’ne uyarlanmasını sağlar ve bastırır. Böylece Ata’mızdan bir kitap bize ulaşmış olur.
Aslında iki kitap olan bu kitap hakkındaki yorumum şudur: Mehmet Nuri Conker anlaşılması basit bir şekilde yazarken, Atatürk anlaşılması güç ve ağdalı bir dil kullanmaktadır.
Açlık – Knut Hamsun, Çeviren: Behçet Necatigil
Hamsun’ın en başarılı kitabı diyebilirim. Herkes hayatının bir gününde oruç tutmuştur ya da en azından uzun bir süre aç kalmıştır. Aç kaldığınız zaman ki duyguyu alın ve milyonla çarpın. Hamsun’ın yaşadıklarını hissetmek istiyorsanız. Çok güzel anlatmış, acıktığınızı ve başınızın döndüğünü hissedebilirsiniz.
Ankara – Yakup Kadri Karaosmanoğlu
Roman Cumhuriyet kurulmadan başlıyor ve Cumhuriyet’in kurulması için verilen mücadeleyi içeriyor. Cumhuriyet’in kuruluş yıllarını ve kurulduktan 20 yıl sonrasını anlatıyor. Ne yazık ki Cumhuriyet’in kuruluş yıllarını okurken daha yeni kurulan bir devletin yenmeye başladığını düşündüm, düşünmek zorunda kaldım. Batılılaşacağım diye Batılıların bile yapmadıklarını yapan, giymediklerini giyen ilginç bir topluluğa sıkışmış kalmış Cumhuriyet. Ne kötüymüş ki Cumhuriyet’i gerçekten sahiplenecek aydın bir halkımız yokmuş ve Cumhuriyet cahil birkaç bin okumuşa kalmak zorundaymış.
Bunun dışında Yakup Kadri’nin bireye ve topluma dair yakaladıklarını anlatış şekli gayet güzel. Toplum olarak düşündüğüm gibi yüksek ruhlu ve birbirini düşünen bir toplum ne yazık ki yokmuş. Yeni kurulan bir devletten olabildiğince faydalanmaya çalışan bencil birçok örnek bulunmaktadır. Bu arada kitap 1934 yılında yazılmıştır.
Atatürk’ten bahsettiği bölümlerde Yakup Kadri’nin dilinin değişimini somut bir nesne gibi görebilirsiniz. Atatürk’ten bahsetmediği yerlerde daha donuk, mat ve hareketleri çok yavaşken Atatürk’ten bahsettiği yerlerde parlak, hareketli ve canlıdır.
Henüz Vakit Varken Gülüm, Seçme Şiirler – Nâzım Hikmet
VERA’YA
Gelsene dedi bana
Kalsana dedi bana
Gülsene dedi bana
Ölsene dedi bana
Geldim
Kaldım
Güldüm
Öldüm
İlk Şiirler – Nâzım Hikmet
Ykb yayınlarından çıkan bu kitap Nâzım şiirleri serisinin sekizincisidir. Kitapta Nazım’ın 1913-1920 arasında yazdığı ve yayımlamadığı eski biçimli şiirleri, 1919-1925 arasında yazdığı ve yayımladığı eski biçimli ilk şiirleri, 1922-1927 arasında yazdığı fakat yayımlamadığı yeni biçimli ve yine 1922 – 1927 arasında yazdığı ve yayımladığı yeni biçimli şiirleri bulunuyor. Yeni yeni Nazımı okuyorum. Şimdilik aldığım zevk sınırlı olsa da bi süre sonra gerçek manasını anlamaya başlayacağımı düşünüyorum. Zira sanat beyaz yakalının aç karnını doyurması gibi kolay elde edilen bir zevk değil der bir arkadaşım. Önce emek harcamak gerekiyor sonra zevk alabiliyorsun.
Hasan Ali Yücel ve Türk Aydınlanması – A.M. Celal Şengör
Hasan Ali Yücel adı geçtiği için kitabı aldım. Hasan Ali Yücel’e dair çok şey bulamadım fakat bulduklarım değerli bir mücevher değerindeydi. Celal Şengör, alışık olmadığımız o dahiler biri olduğuna inandırıyor, her kitabını okuduğumda. Bu güzel bilgileri derleyip toparladığı için çok teşekkürler.
Mektuplarla Köy Enstitüsü Yılları – İsmail Hakkı Tonguç
İsmail Hakkı Tonguç’un Köy Enstitüleri müdürlerine, öğretmenlerine, öğrencilerine, valilere, milli eğitim müdürlerine yazdığı mektuplardan bir derlemedir. Kitap, Engin Tonguç tarafından seçilen mektuplardan oluşmaktadır. 1935 – 1946 yılları arasında ülkenin içinde bulunduğu genel durum görülebilir. Ayrıca bu mektuplardan İsmail Hakkı Tonguç’un nasıl biri olduğu, milleti, devleti, insanı kendinden ve ailesinden önce düşündüğü, toplumculuğu ve eğitimciliği şeffaf bir şekilde görülür. İlk basımı 1976 yılında yapılmıştır. İkinci basımı 1990 yılında yapılmıştır. Ben ikinci basıyı buldum ve kitabın hiç açılmadığını gördüğümde şaşırdım. Halbuki ikinci el diye almıştım. Buradan çıkacak sonuç 1990 yılından beri bu kitabın bir depoda bir rafta yıllardır beklediği ve kimse tarafından alınıp okunmadığıdır. Vatanımız ve milletimiz için acı bir durumdur.
Kemal Tahir’e Mapushaneden Mektuplar – Nazım Hikmet
Nazım Hikmet’in Kemal Tahir’e yazdığı mektuplardan oluşan bir kitaptır. Nazım’ın iç dünyasını anlamak adına oldukça başarılı bir eserdir. Nazım’ın iç dünyasını, gelişimini ve düşüncelerini anlamanın değerli olduğunu düşünüyorum. Çünkü toplum olarak dünyaya verdiğimiz birkaç değerden biridir.
Çizgilerle Nazım Hikmet – Yazan: Müjdat Gezen, Çizen: Savaş Dinçel
Iphigenia Aulis’te – Euripides, Yunanca Aslından Çeviren: Ari Çokona
Oidipus Kolonos’ta – Sophokles, Yunanca Aslından Çeviren: Ari Çokona
Pan – Knut Hamsun, Çeviren: Behçet Necatigil
Pan güzel bir roman hatta Nobel ödülü almış fakat Açlık romanı çok daha başarılı 🙂
Hayvanlar Takımı – Aziz Nesin
Canlandırılan Ütopya: Köy Enstitüleri
Kitap çok iç açıcı değil! Sürekli tekrarlıyor. Aynı konuları aynı yorumları tekrar tekrar koymanın anlamı sanırım yazarın, farklı farklı dergilerde gazetelerde yazılarının çıktığını göstermek. Keşke Köy Enstitülerinden birileri geri bildirimde bulunabilse keşke bu kitaba.
Bunun dışında Köy Enstitülü Arif Baş der ki;
Halkıma da tuttuğum işlerden faydalı olmaya çalışıyorum. Mesela Orta Anadolu’da hiç müze yok, kişisel hiçbir müze yok. Benim gördüğüm bir Çanakkale’de kişisel bir müze var, bir de Balıkesir’de var. O da Köy Enstitüsü mezunu. … Ve bu müzeyle beraber örnek bir bahçe yaptım. Bugün bir bahçem var. Meyvesi, havuzu, ormanı, çeşmesi oradaki yapılan evim bahçe içinde. Bahçe içinde müze, dokuz dönümlük hanımla beraber çalışırız. Elalem hormonlu domates, hormonlu patates, hormonlu kabak yerken biz hormonsuz yiyoruz. O bakımdan Köy Enstitülü çizgisinde olarak şu bilek çalışıyor. Elde kalem tutuyor ufak ufak. İşte yazdığım sekiz kitapta böyle doğdu. Boş durmaya alışmadım. Bugün bile elimden gelse kendime bir iş arıyorum.
Müze aç, bahçe yap, kitap yaz! Köy Enstitülü bu demek. Tam insan! Günümüzdeki gibi yarım insan değil!
Bilmem ne şirketinde 3-5 kuruş para alınca geldiği yeri unutanlar bu çalışkanlığı, bu özveriyi anlayamazlar. Bu yarım insancıklar tembellik yaparak şöyle yorumlarda bulunur: Biz evde temizlik yapmamız gerektiğini düşünmüyoruz. Zaten tuttuğumuz biri var. Bizim yerimize o yapıyor. Biz o kadar çok kazanırken birde buna vakit harcamamalıyız!
Yarım ve tembel insan!
Evlenmeden Önce – Doğan Cüceloğlu
Az Gelişmenin Sosyolojisi – Cavit Orhan Tütengil
Büyük Aydınlanmacı, Öğretmenim Hasan Ali Yücel – Mehmet Başaran
İmamın Ordusu – Ahmet Şık
Sarrasine – Honore De Balzac, Fransızca Aslından Çeviren: Ali Berktay
Büyük Timurlenk I, II – Christopher Marlowe, İngilizce Aslından Çeviren: Özdemir Nutku
Antigone – Sophokles, Yunanca Aslından Çeviren: Ari Çokona
The 8 Stances of a Scrum Master – Barry Overeem
Scrum: Usta Sorulara Uzman Cevaplar – Mehmet Yitmen, Emin Gürbüz
Memleket Saat Ayarı – Cavit Orhan Tütengil
Onursal Doktor Olamamanın Büyük Onuru – Aziz Nesin
Siyah Lale – Alexandre Dumas, Fransızca Aslından Çeviren: Volkan Yalçıntoklu
Otranto Şatosu – Horace Walpole, İngilizce Aslından Çeviren: Zeynel Avcı
Güzel bir kitap fakat içinde fazlasıyla dini bağnazlık içeriyor. Bu da beni sıktı. Hikaye güzeldi ve farklı bir şekilde çok daha güzel işlenebilirdi.
Dr.Ox’un Bir Fantezisi – Jules Verne, Çeviren: Hakan Tansel
Jues Verne için zayıf bir kitap. Dr.Ox’un bir kasabada deney yapmasını anlatıyor. Bu deneye göre kasabadakiler gereksiz yere birbirileriyle kavga ediyorlar. Ta ki Dr.Ox ve yardımcısı kavga edene kadar.
Kreutzer Sonat – Lev Nikolayevich Tolstoy, Rusça Aslından Çeviren: Ayşe Hacıhasanoğlu
Tolstoy’dan yine temiz zihinleri karıştıracak bir roman. Kadın ve erkek ilişkilerinden yola çıkarak karı ve koca ilişkilerine doğru yol alıyorsunuz. Bu kitapta Tolstoy, toplum ve birey olarak ahlak anlayışımızı sarsmaya çalışmış, kendi payıma ben sarsıldığımı hissediyorum. Kitabın ilk sayfalarından itibaren hep bırakmayı düşündüm fakat bir yandanda Tolstoy’un bu konularda ne düşündüğünü merak ettim, tabi birde Tolstoy’un sizi kendisine bağlaması da büyük bir etken. Okunması gereken bir eser.
Victoria – Knut Hamsun, Çeviren: Behçet Necatigil
Hamsun’a büyük umutlarla başlıyorum. Bunun nedeni Hamsun’ı Sabahattin Ali’nin bir makalesinden öğrenmem. Sabahattin Ali, makalesinde Hamsun’ın çok başarılı olduğunu anlatıyordu. Victoria için çooookk iyi bir kitaptı diyemem, okunabilir. Zengin kız ve fakir oğlan aşkının farklı bir çalışması olmuş.
Köy Enstitüleri Dünyasından Hasan Ali Yücel’e Mektuplar – Hazırlayan: Canan Yücel Eronat
The Hitch Hiker’s Guide To Agile Coaching – The Agile42 Coaches
Çeviklik konusunda birçok kitap yazılıyor. Bazıları gerçekten sizi aydınlatacak bilgilere sahipken diğerleri sürekli bir tekrar veriyor. Agile42 Koçlarının yazdığı kitap sizi aydınlatacak bilgilere sahip.
Forex Piyasasında Teknik Analiz Uygulamaları – Ozan Takmaz
Pratik bilgiler içeren süper bir kitap.
Markopaşa, Bir Mizah ve Muhalefet Efsanesi – Levent Cantek
Aziz Nesin, Sabahattin Ali, Rıfat Ilgaz, Mim Uykusuz. Markopaşa ve diğer paşaları anlatan güzel bir inceleme olmuş. Yazarın eline sağlık.
Ortalamanın Sonu, Aynı Olmaya Değer Veren Bir Dünyada Başarılı Olmanın Yolu – Todd Rose, Çeviren: Tufan Göbekçin
Ortadoğu’da Diktatörler, Dimu-Karasi – Hüsnü Mahalli
Planning As a Social Event, Scaling Agile at Lego – Henrik Kniberg
Biz Adam Olmayız – Aziz Nesin
Anıtı Dikilen Sinek – Aziz Nesin
Atatürk, Belgeler, El Yazısıyla Notlar, Yazışmalar – Yayına Hazırlayan: Yücel Demirel
Kelepçe, Bastonla Biten 38 Günün Acılı Hikayesi – Hüsnü Mahalli
Scaling At Spotify With Tribes, Squads, Chapters, Guilds – Henrik Kniberg, Anders Ivarsson
Prens Sabahattin – Cavit Orhan Tütengil
Newton Neden Türk Değildi? – Ali Mehmet Celal Şengör
Adamı Zorla Deli Ederler – Aziz Nesin
Gorgias – Platon, Çevirenler: Mehmet Rifat & Sema Rifat
Çömlekçiliği su küpü yaparak öğrenmek…
Dünyanın Merkezine Yolculuk – Jules Verne, Çeviren: Elif Çakmak
Su gibi…
The Retrospective Handbook, A Guide for Agile Teams – Patrick Kua
Paralel Yürüdük Biz Bu Yollarda – Ahmet Şık
Son dönemde okuduğum en iyi kitaplardan biriydi. Kitapta geçenlere şaşırıyorsunuz. Birde Ahmet Şık’ın çalışma şekline hayran kalıyorsunuz. Konuya bu kadar hakim olması hem de hapisteyken bu kadar hakim olması gerçekten hayranlık yaratıyor. Çok titiz ve çok bilgili. Kitaplıkta yerini almalı çünkü tarih dediğimiz işte bu kitap olacak!
Türkiye Neden Feda Edildi – Merdan Yanardağ
Sabahattin Ali, Markopaşa Yazıları ve Ötekiler – Hazırlayan: Hikmet Altınkaynak
The Principles of Scientific Method – Fredrick Winslow Taylor
The Lean Startup – Eric Ries
Atatürk’ün Yanındaki Mehdi – Timuçin Mert
Adından dolayı aldığım bu kitap çok enteresan. 🙂 İyi bir enteresanlık değil ne yazık ki. Kitabın adında geçen mehdi ve Atatürk hakkındaki sayfa sayısı 5’i geçmiyor. Bununla birlikte birbirinden bağımsız bir sürü hikaye başkalarının kitaplarından sayfalarca alıntılarla anlatılıyor. Kitap yazabilecek yetenekte ve azimde biri böyle kolaycı bir yola sapmaz gibi hissediyorum. Kitabın son bölümlerinde nasıl oluyorsa konu bediüzzamana ve Atatürk’e geliyor. Atatürk’e dil uzatamayanlar tabi ki İsmet İnönü’ye dil uzatıyor. Bu kitapta da bu yapılıyor. Ülkeyi satanların dedeleri nasılsa bu bölümde çok büyük biri gibi anlatılıyor. Son bölümdeyse konu Ömer Muhtar’a geliyor. Şimdi kitabın adını tekrar hatırlayalım. Atatürk’ün Yanındaki Mehdi. Kapakta bu yazıyor, içerik bambaşka.
Rural Revitalization and the Village Instutes in Turkey: Sponsors and Critics – Frank A. Stone
Bu yazı 1974 yılında akademik bir makale olarak yazılmış. O zaman bile birçok kişinin dikkatini çekmiş. Neler anlatıyor? Harika şeyler, içimizdeki hainleri okumak, bilmek isterseniz, elin oğlu onları bile yazmış.
Tuna Kılavuzu – Jules Verne, Çeviren: Ali Aydoğan
Köstebek – Necip Hablemitoğlu
Bu vatanı seven herkesin okuması gereken bir kitap. Ağustos 2002’de kitap çıkıyor 18 Aralık 2002 günü okuldan eve dönen Necip Hablemitoğlu kimliği belirsiz kişilerce evinin önünde öldürülüyor. Yine Atatürkçü yine pırıl pırıl bir insanı öldürüyorlar. Halk kendine gelip aydınlarını öldürenlerden hesap sormadıkça böyle acı çekmeye mahkumdur. Ne zaman ki toplum aklını başına alır, gerçek dostunu düşmanını tanır, aydın çocuklarına sahip çıkar o zaman muasır medeniyetler seviyesine çıkma ihtimalimiz olur. Aydın insanların öldürülmesine ses çıkarmadığı sürece sürünmeye mahkumdur ve sürünsün.
Ahmet Şık’ın kitaplarını okumuştum ve ne kadar derinlemesine, detaylı olduklarını, Ahmet Şık’ın harika bir iş çıkardığını düşünüyordum ta ki bu kitabı okuyana kadar!
Balonla Beş Hafta – Jules Verne
Dünyanın Ucundaki Fener – Jules Verne, Çeviren: Burcu Şimşek
Çevirisi çok kötüydü. Yanlış kurulan cümleler vardı. Birçok imla hatası var.
Feto – Nurettin Veren
Feto’nun 35 sane sağ kolu olarak çalışmış bu adam nasıl dışarıda dolaşabiliyor, kitap yazabiliyor ilginç. Tabi bizim ülkemizde herşey olabilir. Şaşırdık mı? Şaşırmadık! Bari yazdıkları doğru olsa! Kendi yazdığını bir sayfa sonra kendisi yalanlıyor! Yalan adamların içine işlemiş. Kitabın dikkat çeken birkaç özelliği var. Hepsine kısaca değinmeye çalışacağım. Birincisi Nurettin Veren, 35 sene Feto’nun sağ kolu olduğu halde Feto’nun ülkeyi sürüklediği noktayı görememiş ama milletin ve siyasetçilerin bunu görmesi gerektiğini söylüyor. Acaba gözlüklerinin numarası farklı mı olmalıydı? Kendisi ülkenin başına bu felaket gelsin diye bu kadar uğraşırken nasıl bir kafayla millete akıl verebiliyor?
İkinci dikkat çeken nokta. Bugünün iktidarının Feto’yla olan hiç bir bağını açıklamıyor. Sanırın bunlar birbirini hiç tanımayan insanlar. 🙂 Bizde bunu yemedik.
Üçüncüsü Nurettin, bundan sonra halkın yapması gerekenler konusunda da akıl vermiş. Ama çok tehlikeli bir akıl. Bundan sonra insanlar tıpkı Kuvayı Milliye gibi milis bir örgüt kurmalıymış ve akepeye karşı olanları temizlemeliymiş. Gittiğimiz noktayı mı söylüyor Nurettin?
Seksen Günde Devrialem – Jules Verne, Çeviren: Aylin Yengin
Güzeldi. Günümüz dizi ve sinema senaryolarını andırıyor. Son dakikada olan olaylar, gizemle başlayan olaylar… Heyecan, aksiyon bol!
Hasan Ali Yücel, Aydınlanma Devrimcisi – Alev Coşkun
Kitap birçok farklı konuyu içeriyor. Hasan Ali Yücel’in yaşamı, Türkiye’nin içinde bulunduğu durum ve İnönü’nün hem Hasan Ali Yücel hem de Köy Enstitüleri’ne yaklaşımı içerdiği konulardan bazıları. İsmet İnönü’nün Köy Enstitüleri’ne yaklaşımındaki değişikliğin nedenine dair kafamda bazı soru işaretlerini giderdi, bazı yeni sorular oluşturdu. Hasan Ali Yücel nasıl bir adam diye düşünüyorsanız:
Elli yılın yarısı çalışma, gelişmedir;
Öbür yarısı fakat savaşıp didişmedir.
Bilen yok neticede kim yenildi, kim yendi;
Kimi sıfırsın dedi, kimi öğdü beğendi.
***
Düştüm millet uğrunda deva ararken derde,
Kötü ettin dediler iyi denecek yerde.
İstediğim bu idi: Devlet bağsız, vatan hür;
Bu bağımsız vatanda Türke rahat ömür.
***
Altı Ağustostaydı, çekildim Bakanlıktan.
Ondan sonra hücumlar başladı dört bir yandan.
Hangi sözün sonunda ‘ist’ gelmişse o, bendim;
Tanıyamaz olmuştum artık kendimi kendim.
***
Madem sonunda ‘ist’ vardı, nasıl komünist olmam?
Yüzde yüzdü bir yandan bunlarca faşist olmam?!
Bu şaşkınlar gözünde olmuştum ben sosyalist.
Hem komünist, hem faşist, hem antinasyonalist!..
***
‘Halk ne bilir bunları, söyle, tutar!’ dediler;
‘Bilmeyenler bunları kolay yutar’ dediler.
Halk mı sanki aldanan, aydınlar da yuttular;
Geçen emeklerimi bir anda unuttular.
Günümüzde bilgiye sadece birkaç tuşa basarak erişilebilirken etrafınızdaki cahil insanları ve kendi cahilliğinizi düşünün. Şimdi 1940 Türkiyesi’nde bilgiye erişilemediğini, bir radyonun ve birkaç gazetenin olduğunu ve cahil halkın nasıl ve ne kadar kolay cahil bırakıldığını hayal edin.
Arkadaşım Badem Ağacı – Aziz Nesin
Annemin Anısına
Bütün anneler annelerin en güzeli
Sen en güzellerin güzeli
Onüçünde evlendin
Onbeşinde beni doğurdun
Yirmialtı yaşındaydın
Yaşamadan öldün
Sevgi taşan bu yüreği sana borçluyum
Bir resmin bile yok bende
Fotoğraf çektirmek günahtı
Ne sinema seyrettin ne tiyatro
Elektrik havagazı su soba
Ve karyola bile yoktu evinde
Denize giremedin
Okuma yazma bilmedin
Güzel gözlerin
Kara peçenin arkasından baktı dünyaya
Yirmialtı yaşındayken
Yaşamadan öldün
Anneler artık yaşamadan ölmeyecek
Böyle gelmiş
Ama böyle gitmeyecek
Hepiniz Suçlusunuz! Denizler Yanlış Yargılandı! – Burhan Dodanlı
“…bizi bağımsız bir ülkenin çocukları olmaktan mahrum eden bir kuşak olarak, mahkeme heyeti olan sizler dahil hepiniz suçlusunuz! Asıl suçlu sizler ve sizler gibi emperyalizme göz yumanlardır.” – Deniz Gezmiş
Deniz Gezmiş’in Babasına Mektubu
Baba,
Mektup elinize geçmiş olduğu zaman, aranızdan ayrılmış bulunuyorum. Ben ne kadar üzülmeyin, desem, yine de üzüleceğinizi biliyorum. Fakat bu durumu metanetle karşılamanı istiyorum.
İnsanlar doğar, büyür, yaşar, ölürler. Önemli olan, çok yaşamak değil, yaşadığı süre içinde fazla şeyler yapabilmektir. Bu nedenle ben, erken gitmeyi normal karşılıyorum… Ve kaldı ki, benden evvel giden arkadaşlarım, hiçbir zaman ölüm karşısında tereddüt etmemişlerdir. Benim de, tereddüde düşmeyeceğimden şüphen olmasın.
Oğlun, ölüm karşısında aciz ve çaresiz kalmış değildir. O, bu yola bilerek girdi ve sonunun da bu olduğunu biliyordu. Seninle düşüncelerimiz ayrı, ama beni anlayacağını tahmin ediyorum… Sadece senin değil, Türkiye’de yaşayan Kürt ve Türk halklarının da anlayacağına inanıyorum.
Cenazem için avukatlarıma gerekli talimatı verdim. Ayrıca, savcıya da bildireceğim. Ankara’da 1969’da ölen arkadaşım Taylan Özgür’ün yanına gömülmek istiyorum. Onun için, cenazemi İstanbul’a götürmeye kalkma. Annemi teselli etmek sana düşüyor. Kitaplarımı, küçük kardeşime bırakıyorum. Kendisine özellikle tembih et. Onun, bilim adamı olmasını istiyorum. Bilimle uğraşsın ve unutmasın ki, bilimle uğraşmak da, bir yerde insanlığa hizmettir.
Son anda, yaptıklarımdan en ufak bir pişmanlık duymadığımı belirtir, seni, annemi ve ağabeyimi ve kardeşimi, devrimciliğimin olanca ateşi ile kucaklarım.
Yusuf Aslan’ın Babasına Mektubu
Sevgili Babacığım,
Bu mektubu aldığın zaman, ben ebediyen bu dünyadan göç etmiş olacağım. Ne kadar sarsılacağını tahmin ediyorum. Bir buçuk seneden beri, benim yüzümden nasıl üzüntü içinde olduğunuz malum… Bu son olayı da metanetle karşılamanızı sadece dileyebiliyorum.
Babacığım, bu olayda da, annemin ve Yücel’in, senin tesellilerine ve desteklerine ihtiyaçları çok. Bunun için, ne kadar metin olursan, hem senin sağlığın için, hem de onlar için o kadar iyi olur. Elbette ki, yıllarca emek verip yetiştirdiğin bir oğulun, bir günde öldürülmesi, kolay göğüslenecek bir olay değildir. Fakat siz, benim ne için, kimlere karşı mücadele verdiğimi biliyorsunuz. Ben, bu açıdan rahat ve vicdan huzuru içinde gidiyorum. Sizlerin de, bu bakımdan rahat ve huzur içinde olduğunuzu ve olacağınızı biliyorum.
Babacığım, annemin ve Yücel’in senin desteğine muhtaç olduğunu, yukarıda söylemiştim. Onları rahat ettirmek için, bütün gücünü kullanacağından zaten eminim. Babacığım, burada şunu ilave edeyim ki, Yücel’in hastalığından kendimi sorumlu hissediyorum. Yücel için her şeyinizi ortaya koyacağınız konusunda da, kuşkum yok.
Ablamlar için söyleyeceğim: Fazla üzülmesinler. Olayın sarsıntıları geçtikten sonra, normal hayatlarını devam ettirsinler.
Mehtap’a ne diyeyim? Benim için her zaman, bol bol öpün.
Babacığım, cezaevinde kalan arkadaşları ara sıra yoklarsan, hallerini hatırlarını sorarsan, çok memnun olurum. Her birisi oğlun sayılır. Dışarıda, bizler için uğraşan dostlarımı ve dostlarını hiçbir zaman unutmayacağını biliyorum.
Mektubum burada biterken, sizi, annemi, Yücel’i, ablamı, Aziz Ağabeyi, Mehtap’ı hasretle kucaklarım Babacığım…
Sağlıkla kalın… Hoşça kalın…
Not: Akrabalara da bir mektup yazdım. Fakat belki, vermeyebilirler…
Hüseyin İnan’ın Son Mektubu
Babama, anneme, kardeşlerime ve yakın akrabalarıma,
Söyleyecek fazla söz bulamıyorum. Bir insanın, sonunda karşılaşacağı tabii sonuç, bildiğiniz sebeplerden dolayı, erken karşıma çıktı…
Üzüntü ve acınızı tahmin ediyorum. İleride, durumumu daha iyi anlayacağınız inancındayım.
Metin olunuz. Üzüntü ve acılarınızı unutmaya çalışınız.
Bütün varlığımla hepinize kucak dolusu selamlar, sevgiler.
Yapılacak çok şey var. Fakat hem mümkün değil, hem de sırası değil.
Candan selamlar…
Üç Şiir – Nazım Hikmet
O Muydu? – Stefan Zweig, Çeviri: Esen Tezel
Geçmişe Yolculuk – Stefan Zweig, Çeviri: Regaip Minareci
Kızıl – Stefan Zweig, Çeviri: Regaip Minareci
Ay Işığı Sokağı – Stefan Zweig, Almanca Aslından Çeviren: Regaip Minareci
Bağımsızlık Benim Karakterimdir, Özlü Sözler – Mustafa Kemal Atatürk, Derleyen: Hüseyin Coşkun
Tevfik Fikret, Hayatı, Sanatı, Eserleri ve Devrimciliği Üzerine Bir İnceleme – Mehmet Bayrak
Amerigo, Tarihsel Bir Yanlışlığın Hikayesi – Stefan Zweig, Çeviri : Ogün Duman
Yaşamak Güzel Şey Be Kardeşim – Nazım Hikmet
Mevlâna – Farklı yazarlar
(Yapı Kredi Yayınlarının 1953 yılında bastığı bir dergi)
Tanıklar ve Belgelerle Bursa Nutku – Mustafa Kemal Atatürk
Hatıra Notları – Atatürk, Yayına Hazırlayan: Hakan Türkkan
Kaimo’er (Kemal), Atatürk’ün Çin’de yayınlanan İlk Biyografisi – Xing Moqing, Çeviren: Giray Fidan
Dinle Benden – Hasan Ali Yücel
Umut Yolu – Engin Tonguç
Lyon’da Düğün – Stefan Zweig, Almanca Aslından Çeviren : Gülperi Sert
Kitlelerin Psikolojisi – Gustave le Bon, Çeviren: Süleyman Doğru
Kaptan Grant’ın çocukları – Jules Verne
İnönü Atatürk’ü Anlatıyor – Abdi İpekçi
Fotoğraflarla Nâzım Hikmet – Yayına Hazırlayanlar: Kıymet Coşkun, Turgay Fişekçi
Yarın Cumhuriyeti İlan Edeceğiz – Gazi Mustafa Kemal
Başkomutan Mustafa Kemal Atatürk’ün Kurtuluş Savaşı Zafer Konuşması – Atatürk, Hazırlayan: Muharrem Uçan
Markopaşa Gerçeği – Mehmet Saydur
Bu Dünya’dan Nâzım Geçti – Vala Nureddin
Mustafa Kemal – Yılmaz Özdil
Elli Yaşında Bir Erkek – Goethe, Çeviren : Çağlar Tanyeri
10. Yıl Nutku – Mustafa Kemal Atatürk, Çizen: Nuri Kurtcebe
Onursal Doktor Olamamanın Büyük Onuru – Aziz Nesin
Ay’a Yolculuk – Jules Verne, Çeviren: Muhammet Şamil Karahisar
Geometri – Atatürk
Karlsbad’da Geçen Günlerim – Mustafa Kemal Atatürk
Priming Kanban, a 10 Step Guide to Optimizing Flow In Your Software Delivery System – Jesper Boeg
Atatürk’e Kafa Tutanlar – Selahattin Güngör
Hatırat Sayfaları, Cihan Harbi, İttihatçılar ve Abdulhamit – Genel Yayın Yönetmeni: Erdem Ergen
Eğitim Bir Kitle İmha Silahı – John Taylor Gatto, Çeviren: Mehmet Ali Özkan
Atatürk – Yakup Kadri Karaosmanoğlu
Unutulmaz Köy Enstitüleri – Fakir Baykurt
Ziverbey Köşkü – İlhan Selçuk
Okuduklarım – 2017
Arap Baharı’nda AKP Misyon – Hüsnü Mahalli
Agile Project Management With Scrum – Ken Schwaber
Algı Gerçektir – Aradhna Krishna, Çeviren: Başak Karal
Devlet Bahçeli ve Ülkücüler Hakkında Herşey – Sabahattin Önkibar
Troiali Kadınlar – Seneca, Latince Aslından Çeviren: Çiğdem Dürüşken
Poliste – Aziz Nesin
The Ongoing Revolution in Software Testing – Cem Kaner
Büyük Kardeşim Atatürk – Makbule Atadan
Yüce Sultan – Miguel De Cervantes, İspanyolca Aslından Çeviren: Yıldız Ersoy Canpolat
Bestseller Okuma Kılavuzu – B. Sadık Albayrak
Eğitim Mirasımız Köy Enstitüleri, Uygulanabilirliği ve Model Çalışmalar – KAVEG
Tanıdıklarım – Müjdat Gezen
Gol Kralı – Aziz Nesin
Robinson Crusoe – Daniel Defoe, İngilizce Aslından Çeviren: Fadime Kahya
Sivas Kongresi – Gazi Mustafa Kemal Atatürk
Yükümlülükler Üzerine – Cicero, Latince Aslından Çeviren: C. Cengiz Çevik
Peçeli Köle Türkler – İlknur Altıntaş
Bir televizyon dizisi tadında yazılmış kitaptır. Açıkçası beklediğimin çok altında kaldı. Ne yazık ki insanların okuması için tavsiye edemiyorum. Yazarlık zor bir meslek ve çok emek gerektiriyor. Oscar Wilde’ın Mutlu Prens kitabıyla eş zamanlı okuduğum bu kitap herkesin yazar olmaması gerektiğini düşündürdü.
Yağma Yılları – Aykut Erdoğdu
Kendini bu ülkenin vatandaşı olarak gören herkesin okuması gereken bir kitaptır.
Getting Value out of Agile Retrospectives – Luis Gonçalves & Ben Linders
Romeo ve Juliet – William Shakespeare, İngilizce Aslından Çeviren: Özdemir Nutku
Mutlu Prens, Bütün Masallar, Bütün Öyküler – Oscar Wilde, İngilizce Aslından Çevirenler: Roza Hakmen, Fatih Özgüven
Oscar Wilde’ın birçok hikayesinin olduğu kitap harika! Son zamanlarda okuduğum en farklı hikayeler diyebilirim.
Maniki Dünya – Hüsnü Mahalli
Ne nedir, ne değildir! Anlamak için harika bir kitap. Hüsnü Mahalli’yi son dönemde yayınladığı kitaplardan öğrenmek benim için ayrı bir utanç! Çünkü böyle değerli birinin çok daha önce farkına varmak gerekirdi. Öte yandan paralı ve yandaş basında yer verilmeyen birinin farkına varmak ne kadar zor diye de düşünüyorum. Bütün kitaplarını okumak dileğiyle. Mükemmel bir hayat hikayesi!
İskender – Sezar, Paralel Hayatlar – Plutarkhos, Yunanca Aslından Çeviren: İO Çokona
Alexsender sözcüğünün Türkçe’deki karşılığının İskender olduğunu biliyordum. Fakat İskender ve Alexsender birbirine hem benziyor hem de benzemiyordu. Alexsender, önce Arapça’ya El takısıyla alınıyor sonra Osmanlıca’ya geçişinde bu El takısı atılıyor ve inceltilerek İskender oluyor. Plutarkhos gerçekten değerli bir kitap yazmış. IO Çokona’nın çevirisini yaptığı diğer kitaplarını da hemen alacağım. İlginç olan 2000 yıldan fazla bir süre geçmesine rağmen insanoğlunun insanlık, güç, iktidar, savaş, barış konularında hiç ilerleyememiş olmasıdır.
Bir Yunanlı Gazeteci Gözüyle Atatürk – Thomas A. Vaidis, Çeviren: Ahmet Angın
1936 yılında yazılmış kitap Atatürk ve Türkiye hakkında yazılmış objektif kitaplardan biri diye düşünüyorum. Özellikle bir Yunanlı tarafından yazılmış olması ilginç! Balkan Savaşı, Birinci Dünya Savaşı, Birinci İnönü, İkinci İnönü, Dumlupınar Meydan Muharebesi(Başkomutanlık Meydan Muharebesi) savaşlarının birde Yunanlı gözünden okumak çok bilgilendirici ve farklı bir bakış açısı kazandırıyor. Sonuçta ortada bir savaş var ve bu savaştan iki halkta acı çekiyor. Bu savaşlar sonrasında iki halk arasında düşmanlık kalmıyor ve iletişimin, beraber ilerlemenin yolları açılıyor. Fakat Atatürk sonrası dönemde ilişkiler tekrar geriliyor. Bu ilişkileri gerenlerde politikacılar, acaba neden ilişkileri germek ihtiyacı duyuyorlar? Hiç düşündünüz mü?
Kış Masalı – William Shakespeare, İngilizce Aslından Çeviren: Özdemir Nutku
Gulliver’in Gezileri – Jonathan Swift, İngilizce Aslından Çeviren: İrfah Şahinbaş
Hasan Ali Yücel Klasikler Dizisi’nde bulunan her kitap harika. Şimdiye kadar okuduğum ve sıkıldığım bir kitap olmadı. Gulliver’in Gezileri de bu harika kitaplardan biri. Yazar, 4 farklı gezisini anlatıyor. Cüceler ülkesinde ve Devler ülkesinde yaşadıklarını anlatırken yazarın ne kadar yaratıcı olduğunu hissedebiliyorsunuz. Üçüncü hikayede yazar bir adaya düşüyor ve burada yaşadıklarını anlatıyor. Bu hikaye diğerlerine göre daha soyut ve sönük kalıyor. Dördüncü hikayeyse benim en beğendiğim oldu. Tekboynuzlular Ülkesine Yolculuk adlı bu bölümde atların hüküm sürdüğü bir ülkeyi anlatıyor. Atların hüküm sürdüğü bu ülke ve insanların hüküm sürdüğü ülkeler arasındaki farkları anlatıyor ve açık bir şekilde insanların hüküm sürdüğü ülkeleri yeriyor. Bu bölümde Swift’e katılmamak elde değil. Kendini bu kadar akıllı sanan fakat iyilik konusunda kendisini geliştirememiş olan insanlığın durumu atlar ülkesinden bakıldığında acınacak durumdadır. Burada bırakıyorum 🙂
İyi Vatandaş İyi İnsan – Hasan Ali Yücel
Hasan Ali Yücel, dünya kültür insanı. Pakize Türkoğlu, İsmail Hakkı Tonguç ve Köy Enstitüleri’ni anlattığı kitabında Köy Enstitüleri’nin kurucusu Hasan Ali Yücel’den böyle bahsediyor. İyi Vatandaş İyi İnsan kitabı, Pakize Türkoğlu’nun ne kadar haklı olduğunu ispatlıyor.
Hasan Ali Yücel, bir bakan ya da sanatçıdan(eğer bu sıfatlar bir kişinin toplumdaki yerini gösterirse) çok daha fazlasıdır. Kitapta Buda, Konfüçyüs, Sokrates, Gandi, Hazreti Musa, Hazreti İsa, Hazreti Muhammed, Mustafa Kemal Atatürk gibi dünyaya yön vermiş kişilerin düşüncelerini derlemiş, toplamış ve yorumlamış. Düşünceleriyle gününden ve günümüzden çok daha ileride olduğunu görünce bilgeliğinin karşısında insanın kendisini küçük hissetmemesi, hayranlık duymaması ve kendisine, sanatçı, bakan, yazar, bilgin ya da yönetici diye satılanlardan nefret etmemesi elinde değil.
Okumak, Yazmak ve Yaşamak Üzerine – Arthur Schopenhauer, Çeviren: Ahmet Aydoğan
Schopenhauer, bazı ifadeleri çok ağır. Böyle hakarete varan ifadelerin bulunduğu kitaplar beni pek sarmıyor. Schopenhauer o kadar iddialı ki kendisini mükemmel sanıyormuş hissiyatı oluşturuyor. Öte yandan bu ifadeler onun çok yalnız biri olduğunu düşündürüyor.
Why Agile Works, The Values Behind The Results – Michael De La Maza, David Benz
Güzel bir kitap fakat daha güzelleri bulunabilir.
Yarat Ey Sanatçı – Johann Wolfgang Von Goethe, Almanca Aslından Çeviren: Ahmet Cemal
Bu Yurdu Bize Verenler – Aziz Nesin
Ulusal Kurtuluş Savaşı’mızın kahramanları Koca Seyit, Borazan Çavuş, Köprülülü Hamdi Bey ve Hasan Tahsin’in(Osman Nevres) hikayelerini anlatan, insanı gururlandırırken içini acıtan bir kitaptır.
Birinci Dünya Savaşı’nda asker, Kurtuluş Savaşı’nda Gazi olan Koca Seyit yoksulluk içinde yaşamış ve 1939 yılında 50 yaşında hamallık yaparken zatürreye yakalanmış ve vefat etmiştir.
Bir başka kahraman Borazan Çavuş, hayatı yoksulluklar içinde geçmiştir. Kır bekçiliği yapmış, belediye temizlik işçilerinin çavuşluğunu yapmıştır. Çalışamayacak kadar yaşlanınca işinden atılmıştır. Ne maaşı ne de bir geliri vardır. 74 yaşındayken çıkarılan bir kanunla kendisine 500 lira maaş bağlanmıştır. Hayatı yoksulluk içinde geçen bir başka kahramandır.
Köprülülü Hamdi Bey’in hikayesi de kahramancadır. Türk ulusu kurtuluş savaşı vermektedir ve cephaneye ihtiyacı vardır. Köprülülü Hamdi Bey ve arkadaşları, İngilizlerin Gelibolu yakınındaki cephaneliğe 8000 mavzer, 40 makineli tüfek ve 20000 sandık mermi yığdıklarını öğrenir. Bir gece cephaneliği basan Hamdi Bey ve arkadaşları köylününde yardımıyla cephaneyi Gelibolu’dan karşıya geçirir. Cephanenin Ankara’ya taşınması gerekir, Hamdi Bey taşıma için gerekli hazırlıkları yapmak üzere arkadaşlarından ayrılır. İngilizlerden çalınan cephaneden haberi olan içteki düşmanlar -Anzavur, Gavur İmam, Şah İsmail çeteleri bilinenlerdi- cephanenin ve Hamdi Bey’in peşine düşerler. Padişah ve düşman yanlısı bu çetelerin en güçlüsü Anzavur çetesiydi. Cephanenin saklandığı camiyi basan Anzavur çetesi cephaneye el koyup Kuvayimilliyecilere karşı kullanmaya çalışınca Hamdi Bey’in arkadaşlarından Dramalı Rıza Bey cephaneyi patlatır ve şehit olur. Hamdi Bey cephaneyi taşıyacak kamyonları ve hayvanları hazırladıktan sonra cephanenin saklandığı camiye dönmek üzere yola çıkar. Dönüş yolunda karşılaştığı biriyle hangi köye gitmekte olduklarını konuşurlar, sohbet ederler. Bu kişi Anzavur çetesinin bir üyesidir ve asıl görevi Hamdi Bey’i takip etmektir. Beraber köye gelirler Hamdi Bey camiye geldiğinde caminin havaya uçtuğunu ve etrafının sarıldığını görür. Anzavur çetesi üyeleri Hamdi Bey’i ağaca bağlar ve dalga geçerler. Hamdi Bey ellerine bağlanmış ipleri koparır. Gömleğini yırtarak bağrını açar ve sesi çıktığınca haykırır:
- Birini vurmakla Kuvayimilliye yıkılmaz! Yaşasın Türk ulusu!
Sanırım ulusalcıların neden sevilmediğinin, bombalandığının, öldürüldüğünün, idam edildiğinin açıklaması bu hikayede var.
Hasan Tahsin’in hikayesi ne acıklıdır. Kurtuluş Savaşı’nda ilk kurşunu sıkan kişi olarak biliriz hepimiz Hasan Tahsin’i. Gazeteci olduğunu, yurtdışına gönderilen nadir, aydın, vatan ve ulus sevgisiyle yanıp tutuşan, padişaha muhalif olduğunu bilir miyiz? Peki, Hasan Tahsin ilk kurşunu sıktıktan sonra öldürüldüğünü, ölüsünün üzerine bile kurşun sıkıldığını bunlarda yetmeyip süngülendiğini ve cenazesinin üç gün boyunca sokakta bırakıldığını bilir miyiz? Üç günün sonunda cenazeyi gören Amerikan askerlerinin cenazeyi kaldırdığını ve nereye gömdüklerini bilir miyiz? Hayır! Bilmeyiz!
Borçlu Olduklarımız – Aziz Nesin
Yine harika bir kitap!
Beyaz Zambaklar Ülkesinde – Grigory Petrov
Mustafa Kemal Atatürk’ün askeri okullarda okutulmasını istediği bir kitap olduğunu öğrendiğimde aldım. Yazar Fin ulusunun 1800’lü yıllardan başlayarak çektiği sıkıntıları anlatıyor. Günümüzdeyse Finlandiya eğitim sistemiyle kendinden konuşturuyor. Bu harika kitapsa Fin halkının bu noktaya nasıl geldiğini anlatır gibi…tabi kitabın 1923’te yazıldığını düşünürsek Fin halkına saygımız artıyor. Çünkü başarıları bir nesille sınırlı değil, nesilden nesile devam ediyor.
Aziz Nesin’den Darbeler Kitabı, Seçilmiş Öyküler – Aziz Nesin
Mahşerin Dört Atlısı – Vicente Blasco Ibanez, İspanyolca Aslından Çeviren: Neyyire Gül Işık
Fransız Desnoyers ve ailesinin hikayesinin anlatıldığı kitap vurucu. Kitap, mahşerin dört atlısı, açlık, veba, savaş ve eceli, Almanya’nın Birinci Dünya Savaşı’nda dünyaya nasıl getirdiğini anlatıyor. Birinci Dünya Savaşı’nın hem ulusal hem bireysel bakış açılarından ele alınması kitabın değerini artırıyor.
Bir Sürgünün Anıları – Aziz Nesin
Aziz Nesin, “Nereye Gidiyoruz?” adından küçük bir broşür yazdığı için 10 ay hapis 4 ay 10 gün sürgün cezası alır. Sürgün yeri Bursa’dır. 10 ay hapiste kaldıktan sonra sırtında çıkını, cebinde 25 lirası ve iki yanında jandarmalarla Bursa’ya şanlı bir giriş yapar. 4 ay 10 gün boyunca yaşadıklarını anlattığı kitap insanın içini acıtıyor.
Mahkum olmasına neden olan broşürden bahsetmek istiyorum. Amerika başkanı Truman’ın adına Truman doktorini yayınlamıştı. Türkiye gibi ülkeleri etkisi altına almak isteyen emperyalizm ekonomik yardım altında ülkeleri sömürebileceği bir yöntem geliştirmişti. Aziz Nesin hazırladığı bu broşürle Türkiye’nin, Amerika’dan yardım adı altında borç para almasını eleştiriyor. Zamanın Cumhuriyet Gazetesi’nde “Amerika’nın hudutları Türkiye’den geçer” başlıklı habere tepki olarak broşürü hazırladığını söyler.
Ne kadar şanslı ki broşürleri dağıtılmadan hatta basımı bile tamamlanmadan sivil polisler tarafından basım evi basılıyor. Mahkemeye çıkarılan Aziz Nesin, suç işlenmeden önlendiği için kurtulacağını sanıyor fakat cezalandırmaya niyetli olan hakimler Aziz Nesin’i 10 ay hapis, 4 ay 10 gün sürgün cezasına mahkum ediyor.
Aziz Nesin’in Bursa’da geçirdiği 4 ayı okuyunca üzülmemek elde değil. Parasız kaldığı için iki altın dişini söktürür ve satar, yırtık pırtık eski batttaniyesini satmak ister ama satamaz, genellikle aç kalır iki günde bir bir öğün yer. Aziz Nesin’in büyüklüğünü düşününce bu yapılanlara üzülmemek elde mi? Ailesi dağılır. Bunların hepside sözde demokrasi adı altında yapılır. Sanırım ülkemizde demokrasi sadece 15 yıl yaşadı ve sonrası hep yalandı.
Merhaba – Aziz Nesin
Aziz Nesin’in gazetelerde yazdığım fıkralarım dediği yazıları toparladığı bir kitap. Hem çok eğlenceli hem de düşündürücü, bu cümle klasik biliyorum 🙂 Gelde başka türlü tarif et!
Küçük Aziz Nesin ve Kiraz Fidanı – Yazan: Semih Öztürk, Çizen: Akif Kaynar
Bizim AntiKahramanlar Serisi #1 – Yazar: Irmak Bahçeci, Çizer: İpek Okyar
Bir çocuk kitabından bu kadar çok şey öğreneceğimi düşünmüyordum. Şimdi diğer AntiKahramanları’da alacağım.
Salkım Salkım Asılacak Adamlar – Aziz Nesin
Salkım Salkım Asılacak Adamlar kitabı, Aziz Nesin’in yaşam öyküsünü anlattığı kitap serisinden bir kitaptır. 6-7 Eylül olaylarında yaşadıklarını, arkadaşlıklarını, dört ay boyunca haksız yere bir hücreye nasıl hapsedildiğini ve bu hücrede gördüklerini, hissettiklerini ve yaşadıklarını anlatır. 6-7 Eylül olaylarının gerçeklerini öğrenmek isteyenler için eşsiz bir kaynak diye düşünüyorum. Sadece 6-7 Eylül olaylarını yaşamış birinin hikayesi değildir sonrasında suçu bile bildirilmeden hapsedilen ve idam sehpasından dönen birinin yaşadıklarını anlatır. 6-7 Eylül olayları hakkında benim çok fazla bilgim yoktu. Selanikte Atatürk’ün evine bomba atıldıktan sonra İstanbul, İzmir ve Ankara’da yaşayan önce Rumların sonra Ermeni, Yahudi ve birçok Türk’ün evleri, işyerleri yakılıp yıkılmış. Atatürk’ün evine bombayı atanın bir Rum olduğu haberi geldikten sonra inanılmaz bir tahribat başlamış ve suçsuz insanların türlü eziyetler yapılmış. 1960 darbesinden sonra bu konuda yapılan incelemelerde Atatürk’ün evine atılan bombanın Türkiye’den gittiğini, bombayı Atatürk’ün evinin yakınına koyan kişinin bir Türk olduğu ortaya çıkmıştır. İşin garip tarafı 1986 yılına geldiğimizde Atatürk’ün evinin yakınına bombayı koyan kişi Emniyet Genel Müdürlüğü, Planlama ve Koordinasyon Daire başkanlığı yapmaktadır. Dünya üzerinde bu kadar ilginç bir ülke var mı?
Bekarlık Sultanlıktır – Aziz Nesin
Sosyalizm Geliyor Savulun – Aziz Nesin
Cennetin Anahtarları, Seçme Şiirler – Michelangelo di Lodovico Buonarroti Simoni, Çeviren: Talat Sait Halman
Nutuk Makinesi – Aziz Nesin
Bulgaristan’da Türkler, Türkiye’de Kürtler – Aziz Nesin
Nah Kalkınırız – Aziz Nesin
Hacı Murat – Lev Nikolayevich Tolstoy, Rusça Aslından Çeviren: Mazlum Beyhan
Üst üste birçok Aziz Nesin kitabından sonra Tolstoy bambaşka geldi. Ayaklarım yere daha ağır basarken bedenimin hafiflediğini hissettim. Belki Aziz Nesin’in insanı güldüren aynı zamanda sinir eden yazılarından(çünkü yaşadığınız gerçeği en acı haliyle yüzünüze vuruyor Aziz Nesin ve yaşadıklarınız sizi kızdırıyor, en temelinde insan ve toplum) belki de aynı yazarın beş on kitabını peşi sıra okuduğumdan böyle oldu. Kitabı okurken hissettiğim bir başka duyguysa şuydu: Tolstoy kitabı yazdığı 1896-1904 yılları arasında bilgiye erişimin ne kadar zor olduğu buna rağmen Tolstoy’un kendini ne kadar geliştirdiği ve yazdıklarının okuyanın zihninde parlak güneş gibi canlandığıydı. Şimdilerde bilgiye erişmek sadece birkaç saniye alırken günümüz yazarları sığ, kalıcı olamayan ve okuyanda iz bırakamayanlar.
Demosthenes – Cicero, Paralel Hayatlar – Plutarkhos, Yunanca Aslından Çeviren: İO Çokona
Plutakhos biyografi türünün babası olarak gösteriliyor. MS. 46 yılında doğan filozofun eserleri ikiye ayrılıyor:
- Ethika
- Paralel Hayatlar
Ethika’da insanla ilgili her konuya değiniyor. Çocuğun Eğitimi, Kadının Erdemi, Dalkavukluk, Güzellik Hakkında gibi birçok eseri var.
Plutarkhos, Paralel Hayatlar serisinde bir Yunan’ın ve bir Romalı’nın hayatlarını karşılaştırarak, aralarındaki benzerlikleri bularak anlatıyor. Yazış şekli 2000 yıl sonra bile kendini okutuyor. Tabiki bunda IO Çokona’nında çok büyük etkisi var. Keşke IO Çokona gibi değerli insanlar ülkemizi terketmeseydi.
İlkgençlik – Lev Nikolayevich Tolstoy, Rusça Aslından Çeviren: Ayşe Hacıhasanoğlu
Gılgamış Destanı – Çeviren: Sait Maden
Şuan sadece başlangıç bölümünü okuduğum kitapta Anadolu’nun ve Mezopotamya’nın tarih açısından ne kadar zengin olduğunu gördüm. Bu klişe cümleyi birçok kereler duymuştum fakat Gılgamış Destanı’yla bu cümlenin içinin dolduğunu hissediyorum. Anadolu ve Mezopotamya’da yapılan kazılarda Louvre, British Museum, Philedelphia Müzesi gibi farklı müzelerde gösterilen tarihin ülkemizde kalmaması ne acıdır. Ne acıdır Osmanlı’nın son 200 yılının tüm dünya tarihine sahip çıkamayışı ve dünya tarihini çakalların eline bırakışı. Kimileri beni kınayabilir! Hem Osmanlı’yı hem de saygın çakalları küçük düşürdüğümü söyleyebilirler. Gerçek bu değildir! Sömürgenler yer altında sadece madenleri değil tarihi de kazıp, çıkarıp, çalmışlardır. Yoksa bizim topraklarımızda yaşayan tarihin çıkarılıp, Amerika, İngiltere, Fransa gibi ülkelerde olmasının başka bir açıklaması olabilir mi?
Veba Yılı Günlüğü – Daniel Defoe, Çeviren: İris Kantemir
Daniel Defoe’nin Robinson Crusoe kitabından sonra okuduğum ikinci kitabıdır, Veba Yılı Günlüğü. Doğal afetler hakkında kaleme alınmış en etkileyici edebi eserler arasında gösteriliyor. Okunmaya değer ve okuyana kazandıran çok güzel bir kitap fakat Robinson Crusoe’nun gölgesinde kalıyor. Ayrıca bazı bölümlerde kendini tekrar ettiğini hissediyorsunuz.
Alman Göçmenlerin Sohbetleri – Johann Wolfgang von Goethe, Almanca Aslından Çeviren: Tunç Tayanç
Goethe’nin büyüklüğünü hissettiğiniz bir kitap… Oscar Wilde’ın masal serisinden sonra Goethe hangisinin daha iyi olduğu sorusunu sormama neden oldu. İkisi de inanılmaz.
Yeni Osmanlılardan Bu Yana İngiltere’de Türk Gazeteciliği – Cavit Orhan Tütengil
Yeni Osmanlılardan Bu Yana İngiltere’de Türk Gazeteciliği akademik bir çalışmadan üretilen bir kitap olarak ortaya çıkmış. Daha kitabın başında birçok bilgi ediniyorsunuz ki bu bilgiler sadece gazeteciliği derinlemesine öğrenmek isteyenler için değil her bir Türk için değerli görünüyor. Örneğin;
- İlk gazete 1631 yılında Fransa’da La Gazette adıyla yayınlanmış. Osmanlı’da ilk gazete ancak 200 yıl sonra 1831 yılında yayınlanabilmiş.
- Gutenberg ilk basımevini 1440 yılında kurmuş. İbrahim Müteferrika Osmanlı toprakları içindeki ilk Türk basımevini 1727 yılında kurabilmiş ve birkaç kitap bastıktan sonra kapatılmış.
- Osmanlı’da toprakları içinde yaşayan Türklere basımevi sahibi olma özgürlüğü öyle ya da böyle verilmezken Osmanlı toprakları içinde yaşayan Yahudiler 1492, Ermeniler 1567 ve Rumlar 1627 yılında basımevi sahibi olabilmişler. Bir ulusun yöneticileri tarafından bilerek ve istenerek böyle geri bırakılmasını anlamak çok zor. Sanırım padişahlar kendi uluslarını geride bırakarak sonsuza kadar hüküm sürebileceklerini düşünüyordu. Bu arada İbrahim Mütefferika Macar asıllı bir müslümandır. Yani Osmanlı’daki ilk basımevini kuran kişi Türk ülkesinde yaşayan fakat Türk olmayan biridir.
- 1727 basımevini açan İbrahim Müteferrika 17 kitap bastıktan sonra basımevini kapatmak zorunda kalmıştır. Sonraları basımevleri açılsada 1850’e kadar basımevleri hayatlarını sürdürememişler ve hep kapanmış ya da kapatılmışlardır. 1850’li yıllarda Batı’nın gelişmişliği karşısında daha fazla dayanamayan padişah ve şeyhül islam hem halkın öğrenme isteğine hem de günün ihtiyaçlarına daha fazla direnememiş ve basımevlerine baskıları azalmıştır.
Kitap İngiltere’de basılan ve Osmanlı topraklarına kimi zaman yasal kimi zamanda yasal olmayan yollarla sokulan Jön Türk kavramının ortaya çıkışından önce var olan Yeni Osmanlılar tarafından gazetelerle başlamaktadır. Muhbir gazetesi İngiltere’de basılan ilk Türk gazetesidir. Tek yazarı Ali Suavi’dir. Ali Suavi, sarıklı devrimci olarak anılır. Padişahın emriyle sürgüne gönderilen Ali Suavi Anadolu’da bir ay kaldıktan sonra halkının ezilmişliğine dayanamaz ve önce yürüyerek sonra da gemiyle Londra’ya doğru yolculuğa çıkar. Muhbir’in birinci sayısındaki bir cümle Ali Suavi’nin azmini anlatır:
“Muhbir, doğru söylemek yasak olmayan bir memleket bulur, yine çıkar.”
Ali Suavi’nin bu cümleyi söylemesinin iki nedeni vardır. Birincisi Osmanlı’da birazcık muhalif olan herkes sürgüne gönderilir. İkincisi sürgünden kaçıp yurtdışına sığınan hiç bir muhalifin yurtdışında bile muhalefet yapılmasına izin verilmez. Nitekim ilk önce Fransa’ya kaçan muhalifler padişahın ve elçiliklerin baskısıyla Napolyon tarafından başka ülkelere kaçmak zorunda bırakılmıştır.
Cavit Orhan Tütengil, Cumhuriyetin yetiştirdiği büyük insanlardan biridir. Cumhuriyetin yetiştirdiği diğer büyük insanlar gibi bir ders vermek için gittiği okulu yolunda silahlı suikaste uğramıştır ve katilleri bulunamamıştır. Kapitalizmin, yabancı güçlerin ya da iç çekişmelerin ortaya çıkardığı suikastlerin hepsinin altında insanımızın cahilliği yatar. İnsanımız cahil olduğu için büyük insanlarına ve değerlerine sahip çıkamıyor çünkü sahip çıkması gerektiğini bile bilmiyor. Aksine bugünlerde çokça gördüğümüz ve belli bir el tarafından yönetildiği çok belli olan Atatürk’ün anısına saldırılar git gide artıyor. Halbuki cahil halkımızın yapması gereken ilk önce cahil bırakıldığının farkına varmaktır. Daha sonra kimler tarafından ne için cahil bırakıldığını anlaması gerekir ki bu aslında cahil bırakıldığının farkına varmaktan çok kolaydır. Geleceklerinin, çocuklarının sömürülmesini istemeyen herkes bu iki farkındalığı anlamak zorundadır. Yoksa daha nice Cavit Orhan Tütengiller, nice Uğur Mumcular, nice Aziz Nesinler, nice Muammer Aksoylar, nice Bahriye Üçoklar, nice Ahmet Taner Kışlalılar, nice Necip Hablemitoğluları, nice Ümit Kaftancıoğlular, nice Çetin Emeçler, nice Abdi İpekçiler yetiştirir bu millet öldürmek için…
Man’s Search For Meaning – Viktor E. Frankl
Viktor Frankl’ın SS kamplarında -çoğunluğu Auschwitz- yaşadıklarını, kendisinin ve çevresindekilerin psikolojilerini gözlemleyere Logo Terapi’ye ulaştığı harika bir kitap. Birçok kitap güzel, harika, kendine hayran bıraktırıyor. Fakat birçoğu aslında yazarın hayal dünyasından bizim dünyamıza giriyor. İnsanın anlam arayışıysa Nazi kampında bile hayatta kalanların, ruhen çökmeyenlerin gerçek hikayesini yaşayan biri tarafından dünyamıza taşınıyor.
The Inner Game of Work – W. Timothy Gallwey
Koçluk konusunda kendimi geliştirmeye çalıştığım bugünlerde The Inner Game of Work işe ve hayata farklı bakmamı sağladı diyebilirim. Kitaba ulaşmadan önce Serkan Ö.’den aldığım mentorluk eğitiminin çok büyük faydası olduğunu söylemeliyim. Uzun zamandır koçluk yapmaya, insanları desteklemeye ve yardım etmeye çalışıyorum fakat bir koç olarak kendime gerekli desteği vermediğimi görmemi sağladı.
Çocukluk – Lev Nikolayevich Tolstoy, Rusça Aslından Çeviren: Ayşe Hacıhasanoğlu
Yaşlı Kato ve Yaşlılık Üzerine – Cicero, Latince Aslından Çeviren: C. Cengiz Çevik
Bir Çöküşün Öyküsü – Stefan Zweig, Almanca Aslından Çeviren: Regaip Minareci
Yakıcı Sır – Stefan Zweig, Almanca Aslından Çeviren: İlknur İgan
IV. Haçlı Seferi Kronikleri, Geoffroi De Villehardouin, Henri De Valenciennes, Fransızca Aslından Çeviren: Ali Berktay
Kitabı okuyalı bir süre oluyor. Şimdi hatırladığım birkaç şey var. Birincisi kitabın çok yanlı olduğu. İkincisi Haçlıların özelliklerine tepeden bir bakış atarsak bugünün IŞID’ine çok benziyor. Farklı ülkelerden gelmiş ve din adına savaşanlar topluluğu ama kendi içlerinde savaşa tutuluyorlar. Kendi içlerinde savaşmazlarsa kendi dinlerinden olan fakat farklı mezheplere üye insanlarla savaşmaya başlıyorlar. Bugünün islam dünyasının bir kısmında yaşananları 800 yıl önce farklı bir dinde İstanbul ve Trakya topraklarında yaşandığını öğrenmek güzeldi. Üçüncüsü bugün bir il, ilçe ya da semt olan bir yerin adının 1000 yıl öncesinden evrimleştiğini görmek. Örnek:
-Scutari = Üsküdar
-Espigal = Biga
-Hadrianapolis = Edirne
-Cariople = Hayrabolu
-Salembrie = Silivri
-Visoi = Vize
-La Rousse = Rhusion = Keşan
-Aines = Enez
-Quipesale = İpsala
The Inner Game of Tennis – W. Timothy Gallwey
Hayvanlardan Tanrılara, Sapiens, İnsan Türünün Kısa Bir Tarihi – Yuval Noah Harari, Çeviren: Ertuğrul Genç
Homo Deus: Yarının Kısa Bir Tarihi – Yuval Noah Harari, Çeviren: Poyzan Nur Taneli
Okuduklarım – 2016
Scrum, The Art of Doing Twice the Work in Half the Time – Jeff Sutherland
Bir Ekonomik Tetikçinin İtirafları 2 – John Perkins, Çeviren: Cihat Taşçıoğlu
Deliliğe Övgü – Erasmus, Latince Aslından Çeviren: Yücel Sivri
Kalpazanlık Bile Yapılmıyor – Aziz Nesin
Geriye Kalan – Aziz Nesin
Özgürleşme Eylemi Köy Enstitüleri – Mehmet Başaran
İhtilali Nasıl Yaptık – Aziz Nesin
Rubailer – Mevlana, Farsça Aslından Çeviren: Hasan Ali Yücel
Hangi Parti Kazanacak – Aziz Nesin
Gözüne Gözlük – Aziz Nesin
Bizans’ın Gizli Tarihi – Prokopios, Çeviri: Orhan Duru
Resos – Euripides, Eski Yunanca Aslından Çeviri: Sema Dalyancı
Laozi – Tao Te Ching, Çince Aslından Çeviri: Sonya Özbey
Babil Yaratılış Destanı(Enuma Eliş) – Babilce Aslından Çeviri: F. Selim Adalı, T. Ali Görgü
Sokrates’in Savunması – Platon, Yunanca Aslından Çeviri: Ari Çokona
Aforizmalar – Hippokrates, Çeviri: Eyüp Çoraklı
Utopia – Thomas More, Çeviri: Sabahattin Eyüboğlu, Vedat Günyol, Mina Urgan
100 Soruda Köy Enstitüleri – Dr. Hüseyin Karakuş
Allah Bir – Hasan Ali Yücel
Aziz Nesin’li Anılar – Ataol Behramoğlu
Seyyahatname – Aziz Nesin
Eğitim Üstüne Seçilmiş Yazılar – Aziz Nesin
Buzdağımız Eriyor – John Kotter, Holger Rathgeber, Çeviri: Ayşe Savaş
Confessions of a Scrum Master – Paul VII
The Agile Team Onion: A Model for Agile Teams in Large Organisations – Emily Webber
Gömülü Şamdan – Stefan Zweig, Çeviri: Regaip Minareci
Hiç Kimse – Mine G. Kırıkkanat
Arkadaşım Deniz Gezmiş – Doğu Perinçek
Bir Dinozorun Gezileri – Mina Urgan
Sakıncalı Piyade – Uğur Mumcu
Galat-ı Meşhur – Doğru Bildiğiniz Yanlışlar – Soner Yalçın
Anlayarak Hızlı Okuma – Serkan Aydın
Atatürk’e Saldırmanın Dayanılmaz Hafifliği – Ahmet Taner Kışlalı
Türkiye’de Köy Enstitüleri – Fay Kirby, Çeviri: Niyazi Berkes
Bursaname – Aziz Nesin
Lean Software Development, An Agile Toolkit – Mary & Tom Poppendieck
Vahşetin Çağrısı – Jack London, Çeviri: Didem Bilgin
Kovadaki Balıklar – Sacit Aslan, Necef Uğurlu
Çocuk Neyi Neden Yapar – Adem Güneş
Amok Koşucusu – Stefan Zweig, Çeviri: Selçuk Ünlü
Deneyim ve Eğitim – John Dewey, Çeviri: Sinan Akıllı
Nikola Tesla Kendini Anlatıyor – Nikola Tesla, Çeviri: İnci Yılmazlı
Tanrıların Arabaları – Erich Von Daniken, Çeviren: Aslı Gizem Korkmaz
İdam Mahkumunun Son Günü – Victor Hugo, Çeviren: Buket Yılmaz
Don Kişot – Cervantes, Çeviren: Şerif Yeşilbucak
İçimizdeki Şeytan – Sabahattin Ali
Keşkesiz Bir Yaşam İçin İletişim – Doğan Cüceloğlu
Kanban And Scrum making the most of both – Henrik Kniberg & Mattias Skarin
Kanban In Action – Joakim Sunden & Marcus Hammerberg
Bir Ekonomik Tetikçinin İtirafları – John Perkins, Çeviren: Murat Kayı
Hayvan Çiftliği Bir Peri Masalı – George Orwell, Çeviren: Celal Üster
Hoptirinam – Aziz Nesin
Demir Ökçe – Jack London
The Enterprise And Scrum – Ken Schwaber
Agile Hiring – Sean Landis
The Costs and Benefits of Pair Programming – Alistair Cockburn, Laurie Williams
Dünya Kazan Ben Kepçe 1, Irak ve Mısır – Aziz Nesin
Kördöğüşü – Aziz Nesin
Sporcu Milletiz Vesselam – Aziz Nesin
Anton Çehov’dan Hikayeler – Anton Çehov
Meczup – Halil Cibran, Çeviri: Kenan Sarıalioğlu
Korku – Stefan Zweig, Çeviri: İlknur İgan
Yabancı – Albert Camus, Çeviri: Samih Tiryakioğlu
Bir Kadının Yaşamından 24 Saat – Stefan Zweig, Çeviri: Mahmure Kahraman
Adem’den Önce – Jack London, Çeviri: Osman Çakmakçı
Deniz Gezmiş – Hüseyin Turhan
Sıfır Sayı – Umberto Eco, Çeviri: Eren Yücesan Cendey
Kader Birliği 1933 Sonrası Türkiye’ye Göç Eden Alman Bilim Adamları – Philipp Schwartz, Çeviri: Nagehan Alçı
İnsanlığın Yıldızının Parladığı Anlar – Stefan Zweig, Çeviri: Kasım Eğit
Sosyalizmin Alfabesi – Leo Huberman, Çeviri: Alaattin Bilgi
Komünist Manifesto – Karl Marx & Friedrich Engels, Çeviri: Celal Üster & Nur Deriş
Olağanüstü Bir Gece – Stefan Zweig, Çeviri: İlknur İgan
Tespih Ağacının Gölgesinde – Harper Lee, Çeviri: Püren Özgören
Bir Alkoliğin Anıları – Jack London, Çeviri: Osman Çakmakçı
Kısa Türkiye Tarihi – Sina Akşin
Lean from the Trenches, Managing Large-Scale Projects with Kanban – Henrik Kniberg
Essential Kanban Condensed – David J Anderson, Andy Carmichael
Martin Eden – Jack London, Çeviri: Aycan Özüpek
Bilinmeyen Bir Kadının Mektubu – Stefan Zweig, Çeviri: Ahmet Cemal
Das Kapital Karl Marx – Francis Wheen
Bir Çift Yürek – Marlo Morgan, Çeviri: Eren Cendey
Beyaz Diş – Jack London, Çeviri: Didem Bilgin
Okuduklarım – 2015
Mübadelenin Yas Kardeşleri – İskender Özsoy
Mübadelenin Öksüz Çocukları – İskender Özsoy
Prens – Niccolo Machiavelli, Çeviren: Kemal Atakay
Sineklerin Tanrısı(Lord Of The Flies) – William Golding, Çeviren: Mina Urgan
Succeeding With Agile: Software Development Using Scrum – Mike Cohn
Becoming Agile In An Imperfect World – Greg Smith, Ahmed Sidky
Individuals And Interactions: An Agile Guide – Ken Howard, Barry Rogers
The Five Dysfunctions of a Team: A Leadership Fable – Patrick Lencioni
The Principles Of Scientific Management – Frederick Winslow Taylor
Bende Çocuktum – Aziz Nesin
Başladıktan sonra elden bırakılamayacak ve muhtemelen 90 dakika içinde bitirilecek, bu 90 dakika içinde çok iyi bir film gibi insanı duygudan duygudan duyguya sürükleyecek ve zamanın nasıl geçtiğini hissettirmeyecek bir kitap…
Yüz Liraya Bir Deli – Aziz Nesin
4-5 sayfalık kısa hikayeler bulunan bir kitap. Her hikayede mizahi bir durumla karşılaşıyorsunuz. İnsanların, toplumun ve devletin yaptığı ilginç işlerin gülerek eleştirildiğini görüyorsunuz.
Atatürk’ü Ben Öldürdüm – İsmet Orhan
Adına çokta kızarak aldığım bu kitap çok akıcı ve kolay okunan bir dille yazılmış. Başlangıcında Atatürk hakkında bilmediğiniz birçok şeyi anlatacağım dese bile yazar bazen aslında ilkokuldaki ders kitaplarında bahsedilen şeyleride anlatmış. Bazı bölümlerindeyse gerçekten Atatürk’ün çokta görmediğimiz ve bize anlatılmayan insani yanını anlatıyor…
Sultan’dan Atatürk’e Türkiye – Andrew Mango
Türkiye’de doğan bir İngiliz olarak Mustafa Kemal Atatürk’ü Türkler’den bile daha iyi anlatan bir kitap. Bilmediğimiz birçok gerçeği kanıtlara dayanarak anlatıyor ve bazen şaşıp kalıyorsunuz…
Ülkemiz kurulurken yaşanan zorlukların derecesini anlamamızı sağlıyor.
How To Change The World – Jurgen Appelo
An Agile Adoption and Tranformation Survival Guide : Working with Organizational Culture – Michael Sahota
Fil Hamdi – Aziz Nesin
Küçük hikayelerden oluşan kitapta birçok komik hikaye bulunuyor. Yine saçmalıklara gülerken düşünüyorsunuz. Acaba bunlar hayal dünyası mı yoksa gerçek mi?
Asılacak Adam Aziz Nesin – Demirtaş Ceyhun
Demirtaş Ceyhun, Aziz Nesin ile olan anılarını ve Aziz Nesin’in başından geçenleri anlattığı hikayelerini paylaştığı kitap Aziz Nesin hikayelerini andırıyor.
Yazarak Hafifleyin – Yeşim Cimcöz
Yaratıcı yazarlık kitabı olsa bile şuan pratik olarak verdiği birkaç örnek dışında pekte bir bilgi sağlamadı. Yeşim iyi bir yazar gibi duruyor fakat düşüncelerinin derinliği bulunmuyor. Sadece iyi cümleler kurabiliyor…
Yaşar Ne Yaşar Ne Yaşamaz – Aziz Nesin
Yaşar’ın başından geçenleri anlattığı hikayeleri dinleyenler -hapishane arkadaşları- kadar okuyanları da düşündürüyor, güldürüyor ve konuşturuyor.
The Pomodoro Technique – Francesco Cirillo
Francesco Cirillo’nun üniversite birinci sınıfta öğrenciyken zamanı daha verimli nasıl kullanabilirim diye düşünerek geliştirdiği tekniği anlattığı kitap ilginç bir şekilde sizi sarsıyor. Kitapta bahsedilen tekniğin temeli olan 25 dakika sadece yaptığınız işe odaklanmanın ne kadar zor olduğunu görünce midenize kramplar girecek… Daha sonra bu 25 dakikalara alıştığınızda ise kronometreyi kurmadan çalışamayacaksınız!
Zübük – Aziz Nesin
Seyahatname’sinde Çelebi’nin anlattığı bir abartma var ki buna kendisi inanamaz. Tabanı Yassı Mehmet Paşa’nın imamı Yahya Efendi anlatıyor:
Erzurum’da kalmış Murtaza Paşa’ya imdada gidiyorduk. Bir mızrak boyu karı sökerek ilerliyorduk. Kardan Deveboynu geçidini aşamadık. Cephane ve hazine karda kaldı. Tabanı Yassı Mehmet Paşa’nın ağalarından Mehmet Ağa canından bezip kemerindeki ikibin altını, çadır yerini, hançeriyle kazarak gömdü. Gökyüzüne bakıp bir mavi bulut parçasına nişan koydu.
Memet Ağa on ay sonra adamları ile buraya geldi. Nişan koyduğu bulutu bulup, onun altındaki yeri kazarak gömülü altınları aldı, Erzurum’a geldi.
Bu abartmaya artık Evliya Çelebi bile dayanamamış da,
Gökyüzünde uçan bulut on ay sonra aynı yerde bulunur mu? demiş.
Aldığı cevap:
O sene öyle bir kış oldu ki… Gökyüzündeki bulutlar bile donmuştu…