Günümüzde Bilgi Teknolojileri, satış, insan kaynakları, pazarlama, operasyon, üretim gibi birçok organizasyonel fonksiyon Scrum’ı ya da içerisindeki pratikleri kullanmaya başladı. Bu nedenle Scrum’ın doğuşu anlamına gelen bu makalenin Türkçe’ye çevrilmesi gerektiğini ve insanların bu doğuşu okuyarak Scrum’ın nereden nereye geldiğini bilmeleri gerektiğini düşündüm. Karşınızda SCRUM Geliştirme Süreci! Bu makalede ilkel Scrum’da fazlar olduğunu, Scrum kara kutu bir süreç olarak değerlendirildiğini, tanımlı süreçlerle karşılaştırıldığında nasıl avantajlarının olduğunu, Scrum’ın yöntem olarak adlandırıldığını aynı zamanda bir çerçeve olduğunu, ilk defa hangi şirketlerde kullanıldığını, planlama fazının adımlarını, geliştirme fazını (Sprint), kapanış fazını, Scrum kontrollerini, teslimleri ve proje takımı hakkında bilgileri göreceksiniz. Bu çok uzun cümleden sonra makalenin çevirisinden bahsedeyim çeviri genelde kolaydı, zaman zaman Ken Schwaber’in zorlayan uzun cümleleri olmadı değil, bu nedenle benimde bazı cümlelerim uzun olabilir. Eğer daha iyi ifade edilebileceğini düşündüğünüz bir cümle varsa lütfen geri bildirim verin.
Bütün çevirilerimi okuyan ve değerli geri bildirimleriyle daha iyi bir iş çıkarmama yardım eden Ayşenur Yılmaz’a teşekkür ederim. 🙂
Güzel Türkçe’mizde Çevik Koçluk üzerine ne yazık ki kitap yok. Bunun bizim için büyük bir eksik olduğunu düşündüğüm için bu kitabı çevirdim. Çeviklik, Çevik yaklaşımlar ve Çevik Koçluk dünyada hızla yayılıyor, benzer şekilde ülkemizde de gittikçe yaygınlaşmaya başladı. Çeviklikle ilk tanıştığımda yıl 2012’idi. Bu konuda çalışan bir şirket bulmak çok zordu ve ünvanı Çevik Koç ya da Scrum Master olan kimse yoktu. Yıl 2015 olduğunda LinkedIn’de ünvanı Çevik Koç olan sadece birkaç kişi vardı. Şimdiyse LinkedIn’de Çevik Koç yazarak ve Türkiye’yi seçerek arama yaptığınızda 579 sonuç dönüyor. Scrum Master diye arama yaptığınızdaysa 5395, Ürün Sahibi diye arama yaptığınızda 13479, Çevik Lider diye arama yaptığınızda 5521 sonuç dönüyor. Diyesi Çevik yaklaşımlar yaygınlaşıyor. Çevikliği gerektirdiği gibi uygulayan birçok kişi ve şirket var. Bununla birlikte daha doğru uygulayan birçok kişiye ihtiyaç var. Ne yazık ki bu konuda başarılı olan Hollanda, İsveç, Amerika gibi ülkelerin oldukça gerisindeyiz. Çevik Dönüşüm başlatan birçok şirket var fakat bu dönüşümler sadece süreçlerin görünüşte değişmesi şeklinde oluyor. Yazılım geliştirme pratiklerinde büyük değişiklikler olmuyor. Genelde geleneksel yaklaşım üzerine Scrum giydiriliyor ve dönüşüm burada kalıyor. İleriye götürmek için ne üst yönetimlerin ne de çalışanların hevesi var. Hevesi olanlarınsa enerjisi ya da gücü yetmiyor. Büyük kurumlarda bunu başarabilmek için herkesin iş birliğine her gün ihtiyaç var.
Kitapla beni tanıştıran kişi Özmen Adıbelli’dir. Beni bu güzel kitapla tanıştırdığı için çok teşekkür ederim.
Kitabı yazdıkları için Agile42 Koçları’na çok teşekkür ederim. Kitabın çevrim sürecinde desteklerini esirgemeyen Agile42 Türkiye koçlarına tek tek çok teşekkür ederim.
Kitabı çevirdikten sonra okuyan ve düzeltmeler yapan Ayşenur Yılmaz’a minnettarım. O olmasa bu
kadar akıcı bir kitap olmazdı.
Her geri bildirim kitabı bir adım daha iyileştirecektir. Sizde geri bildirimde bulunarak sizden sonra
okuyanların daha kaliteli bir kitap okumalarına yardımcı olabilirsiniz. Geri bildirimlerinizi her zaman
beklerim.
Büyük küçük birçok şirket Çevik Dönüşüm başlattı ya da başlatmayı düşünüyor. Hatta Steve Denning bu durum için “Why Agile Is Eating The World” adlı bir makale yazdı ve bu makale oldukça popüler oldu. Çevik Dönüşüm, temelde geleneksel yaklaşımda işlemeyen ve üretken olmayan organizasyonu işler ve üretir duruma getirmektir. Geleneksel yaklaşım deyince aklıma gelen ilk yaklaşım Waterfall. Winston Royce tarafından adına basit metot (1970) denen daha sonra Bell ve Thayer tarafından adına Waterfall (1976) denen yaklaşımdan Çevik yaklaşımlara doğru bir evrim geçiriyoruz. Bu evrimi geçirirken nereden geldiğimizi hatırlamak ve nereye gidebileceğimize karar vermek bu makaleyi çevirmemdeki ana nedendi. Diğer bir neden Waterfall’un neden bu kadar popüler olduğunu anlayabilmekti. Bunlar:
Basit
Başlangıç maliyetinin düşük olması
Öğretmesi ve öğrenmesi kolay (Üniversitede hala Waterfall öğretiliyor, makalenin yayınlanmasının üzerinden 49 yıl geçtiğini unutmayın)
Zamanın üretim anlayışına paralel olması
Mantıklı olması 🙂
Başlangıç ve bitişinin olmasının sağladığı yanılsama
Çok büyük çoğunluğumuz bu makaleden doğan yaklaşımlarla iş yaptı. İş yaptı derken hayatını kazandı ve hayatını yaşadı. Kimileri emekli bile oldu. Kimileri projeleri bitirdiğinde mutlu oldu bitiremediğinde üzüldü. Kimimiz bu yapıya yatkın olmadığı için iş değiştirdi. Peki, tüm bunlar olurken aslında başlangıç noktası neydi? Kaçımız bu başlangıç noktasını düşündü? Ne yazık ki çok azımız. Bugünlerde Çevik yaklaşımların çok popüler olduğunu yazımın başında söylemiştim. Yine ne yazık ki Çevik Bildiri’yi bir defa bile okumamış Çevik Koç, Scrum Kılavuzu’nu bir defa bile okumamış Scrum Master artıyor. Bu çeviri birazda birey ve toplum olarak Waterfall’a yaptığımızı Çevik yaklaşımlara yapmamak için yapıldı.
Makaledeki önemli noktalar: Makalede bence önemli olan yerlerin arka rengini sarı yaptım. Böylece buraların daha dikkatli okunması gerektiğini vurgulamak istedim.
Hayatımızın karmaşıklığı gitgide artıyor, karmaşıklık arttıkça ihtiyaçlarımız değişiyor, ihtiyaçlarımız değiştikçe aldığımız üründen ya da hizmetten beklentilerimiz değişiyor. Müşteri olarak yaşadıklarımız bunlar… Bu makalenin odağı: Çevik Dönüşümlerde Zorluklar ve Başarı Etkenleri.
Müşterilerinin ihtiyaçlarını karşılamak isteyen şirketler ürünlerini ya da hizmetlerini müşterilerinin davranışlarına bakarak adapte etmeye çalışıyorlar. Eğer bu adaptasyonu sağlayamazlarsa gelecekte kendilerine yer olmadıklarının farkındalar. Bu nedenle son yıllarda birçok şirket Çevik yaklaşımları kullanmaya başladı, birçok şirket de kullanmayı düşünüyor. Geleneksel (öğrenilmiş) yaklaşımlar terk edilirken yeni (öğrenilmemiş) yaklaşımlar kullanılmaya başlanıyor böylece üretilen değer artırılmaya çalışılıyor. Doğru çalışmak, çok çalışmaktan daha değerli olmaya başladı. Yıllar süren projeler yerini birkaç haftada geliştirilebilen işlevselliklere bırakıyor.
Hızla değişen dünyada insanlar şirketlere değil, şirketler insanlara adapte olmak zorunda kalıyor.
Er ya da geç tüm şirketler dönüşümü geçirecek.
Dönüşüm kararını önceden veren ve dönüşümü başarılı şekilde uygulayabilen, organizasyonlarına ve çalışanlarına değişime adapte olmayı öğretebilen şirketlerin hayatta kalma olasılığı artarken dönüşüm kararı vermeyen şirketler küçülmek ya da kapanmak zorunda kalacaklar. Çevik Dönüşüm, bir yerden alabileceğiniz bir ürün değil, yaşayarak öğrenmeniz gerekiyor.
Çevik Dönüşümlerde Zorluklar ve Başarı Etkenleri
Yaşayanlar hangi zorluklarla karşılaşıyor:
– Değişime karşı çalışanların direnci
– Yatırım eksikliği
– Çevik olabilmenin zorluğu
– İş birimlerini ya da müşterileri dönüşüme dâhil etmenin zorlukları
Bunlar sadece önsöz için seçtiklerim daha detaylı bilgiyi makaleyi okudukça elde edeceksiniz. 42 organizasyonun Çevik Dönüşümden elde edilen bilgiler özetlenmiş, arkasında büyük bir emek var. Çalışmayı yapan Kim Dikert, Maria Paasivaara ve Casper Lassenius’a emekleri için çok teşekkürler. Beni bu makaleyle tanıştırdığı ve dönüşümlere farklı bir bakış açısı kazanmama yardım ettiği için Uğur Tadık’a çok teşekkürler.
Son söz; değişime adapte olmaya makro açıdan bakalım, Amerika yeni bir ülke olmasına rağmen sanayi devriminden güçlenerek çıktı çünkü geçmişten gelen bilgilerine körü körüne bağlı kalmak yerine sürekli yeniyi deneyen girişimcilere sahipti. İçinde bulunduğumuz yıllarda da bir devrim gerçekleşiyor sadece içinde olduğumuz için göremiyoruz. Bu devrimde de bilgilerine körü körüne bağlı kalmayanlar, yeniyi deneyen girişimciler güçlenerek çıkacaktır. Sizi makaleyle baş başa bırakıyorum.
Yazılım Teslim Sisteminizde Akışı İyileştirmek İçin 10 Adımlık Bir Kılavuz
Bu kitabın odağı: Kanbana Hazırlık. Kanban, bir dil olsaydı “Kanban’a Hazırlık”, Kanban’ın abece’si olurdu. Bu kitabı okuyarak birçok sözcük oluşturabilir, cümle yazabilir ve kendinizi bir adım ileriye götürebilirdiniz. O dilin derinliklerine inmek isterseniz diyelim ki Nazım gibi bir şiir yazmak isterseniz o zaman daha derin kitaplara ihtiyaç duyardınız. David Anderson’un mavi kitabı, Joakim Sundén ve Marcus Hammarberg’in “Kanban In Action”, Mike Burrows’un “Kanban from the Inside”, Jim Benson’ın “Personal Kanban” kitaplarını okumaya ihtiyaç duyardınız. Eğer sizde abece’yi öğrenme aşamasındaysanız bu kitap tam da sizin için. Kitabı okuduktan sonra Kanban kullanmaya başlayabilirsiniz. Aklınıza takılan sorulara beraber cevaplar bulmaya çalışabiliriz.
Çevirdiğim tüm kitapları pür dikkat okuyarak geri bildirimleriyle kitapların daha düzgün bir Türkçe’yle ifade edilmesine yardım eden Ayşenur Yılmaz’a çok teşekkür ederim. Yaptığımız işler konusunda geri bildirim almanın çok önemli olduğunu düşünüyorum. Geri bildirimler yaptığımızın daha güzel ve daha doğru olmasına yardım ediyor. Kitap hakkındaki geri bildirimlerinizi sizden sonra okuyacaklara bir iyilik olarak düşünebilirsiniz, geri bildirimlerinizin ne kadar değerli olduğunu bu açıdan bakınca görebilirsiniz. Lütfen geri bildirimlerinizi iletin.